Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İlle de İnsan

 Üzüntülerde boğulmak arzusu içindeyim. Kin ve nefret içinde hapsolmuş bu kirden asla kurtulamayacağımı bilip yetmezmiş gibi yeni bakteriler ürettiğimi düşünüyorum.  Kavga eden iki insan gördüm dün. Daha evvel pek çok kez şahit olduğum bir durumdu bu. Şaşırmam absürd olandı. Sonra bu gün okula giderken çöpte bir şeyler arayan birine rast geldim. Gözlerimin önüne dayattı minibüsçü, tam yanımızda çöpte bir şeyler arıyordu insan. Sıkı giyinmiş olduğunu görünce teselli buldum. Hava çok soğuktu.  İnsanız dedim önce.  Sonra canlıyız daha öncesinde. ***  Böyle insancıl insancıl kendimi üzerken gece şiir astığım sitelerden birinde vefadan bahseden bir yazıya yorum düştüm. Yorumlamayı pek beceremiyorum. Bu sebeple blog yazısı niteliğinde bir yorum oldu.  Anasayfaya tıkladım ve daha evvel aramızda anlaşmazlık çıkan bir beyefendi yazı asmış. Tam da aklımdan geçiyordu. Neymiş bakayım diye tıklayıverdim. Önemsediğim bir şaire vermiş veriştirmiş. Özel üye olduğundan yazısına gittiğimi gö

Her Yer Her Yerde

Resim
 Ah bu tabir...  Düşüncelerden kurtulabilmek için temizliğe sığınacağım birazdan ve takıntılarımı sonuna kadar kullanıp içinden çıkmayacağım boyuta kadar geldiğimde geri kalan kısmını üstün körü yapıp bitireceğim. Kendime daha şahane bir dert bulamıyorum açıkçası. Bütün hıncımı bedenimden alacağım, yoracağım onu.  En son dün akşam müthiş bir soğuk vardı Uşak'ta. Şahane bir sis kaplamıştı ortalığı. Hava ile kendimi özdeşleştirip ona dokunabilmek için montumu üstüme geçirip öylece çıktım. Şalımı yanıma aldığım için kendime kızdım. Yüktü şimdi bana... Soğuk havanın hasta etme riskini göğüsledim. Korku ve hazları birlikte ağırlamak iyi geldi.  Düşünmeye ara verdim. Çok gerçekçi bir rüya gördüm, herkese olur. Gözüme gelen bir şeyle uyandım uykumdan ve ölümü görmek üzere tekrar kapadım gözlerimi. Ölüyle konuşup şimdi senin sorgulanman gerekmiyor mu ne işin var üzerimde dedim. Öldüm ben soğuk yerde tutulmam gerekiyor deyip üzerime bıraktı tüm ağırlığını. Soğuk olan mekan benim bede

...

 İçimde çığlıklar atıp feryatlar koptu istemsiz. "Düşünüyorum. Sorguluyorum. Susmuyorum." Sesimi anlıkta olsa kendim bile duyamadım öfkemden. Dilimi sustursam da iç sesimi susturamadım kendime bir türlü. Hiçbir cam parçası uyuşmadı mozaik oluşturmaya yeltendiğim aynama. Bir poşetin içine sıkıştırdım parça parça düşüncelerimi. Vurdum üstüne sert bir materyalle. Biraz da duvara çarptım. Parçalar oturacaktı bu sefer yerlerine. Uyum sağlamayanı fırlattım bir köşeye. Susmadı içimdeki isyankar ses. Yeni bir mozaik yapmayı arz etti Fikrime yatırdı bu ıslahatı. Uslanmayacaktım işte! Son olarak; Edepsiz hayalleri ahlaksız değerlere yordum. Değerlere tapan anlayamadı beni. *** Bu da böyle gelen bir yazı oldu.

Kim Dedi Kim!?

 Yoğun geçen 10 gün sonrasında nihayet Uşak'a gelmiş bulunmaktayım. Epey bir yorgun ve yoğunum. Nereden başlayacağımı da kestiremeden aklıma esen yerden giriyorum konuya.  Malum KPSS'ye girdim yazın. Eğer kazanırsam arkama bakmadan bırakıp gideceğim bu okulu sözde. Bayağı da alıştırdım kendime bu fikri. Puanım da fena değil hani. Hiç çalışmadan iyi bile almışım. ÖSS döneminde nasıl kazıdıysam artık beynime ömür boyu o yük bilgilerle dolanacağım. Çünkü asla gündelik yaşamıma uyarlayamadığım bilgiler. Uyarlama yetim yok.  İnfaz koruma memurluğuna başvuracağım. Devlet elinde olan bilgilerimi tekrar istiyor benden. Bunları toparlayabilmek için epey çaba sarf etmem gerekiyor. Adliyeye gidip bir belge aldım sırada diploma fotokopisi var. Diplomam üniversitede olduğu için mezun olduğum liseme gittim. Bir takım müdürler değişmiş. İki bina idi biri imam hatip olmuş falan. Düz olanına gittim. Kalabalık bir ortamdı. Müdür beyi sordum gösterdiler "merhaba ben bu okuldan mezunum&q

Ev Güncesi

 Geçmek bilmeyen bu hastalık boğaz ağrısını da beraberinde getirdi. Vücudum kendine biyolojik bir saat belirledi kafasına göre. Sabah 7 olmadan uyuyamıyorum ve akşam inat edip erkenden yatsam da saatlerce yatakta dönüp dönüp duruyorum.  Camda kendime rastladım dün, aynaya bakmayalı da ne çok zaman olmuş. Bembeyaz bir yüz, hastalıktan kızarmış dudaklar, gözlerimin içi sarı. Alt tarafı camdı. Aynadan daha iyi yapıyordu vazifeyi.  Menekşem de çiçeklerini soldurdu. Ev arkadaşım gitmiş ben kalkamadım o giderken. Sessiz hareket ettiğini anladım ama başımın ağrısına kalkamadım yataktan. Akşam üzeri çıktım dışarıda bir kase çorba ve yanında bir şeyler yedim. İyi geleceğini düşündüm öyle de oldu. Sonrasında tekrar hastaneye gittim. Bu sefer özele gittim. Yine enjeksiyon yaptılar ama bu sefer bayağı hissettim ve acıyor hala yürürken. Sonra Burcu geldi sağ olsun. Biraz dışarı çıkmak istedim o da kırmadı. Bir kafeye gittik orada da bir şeyler yedim. Erasmus'u kazandı  kazanacak o da. Daha

Ne Olacak Şimdi

 Sonunda kendimi hasta etmeyi başardım. O kadar da bakıyordum halbuki. Üç gün içerisinde 2 elma 4-5 adet de mandalina yedim. Meyve hiç yemeyen biri için iyi denebilir bu rakamlar. Peki ama bu hastalık da neyin nesi.  Saat sabahın 6 buçuğu ben hala uyuyamadım. Eh bundan sonrasını da uyumamaya karar verdim. Birazdan gün hareketlenmeye başlar. Ben de hastaneye giderim belki.  Başım fena halde ağrıyor. Gribin mide bulantılı olanını da hiç görmemiştim. O kadar da yoğurt çorbası yapıp içtim. Gamze de gelince ıhlamur yapırverdi bana sağ olsun ve bir mandalina daha tükettim. Ama bu hastalık epey nazlı çıktı.  Şu saate kadar beynimi oyalamak adına bulmaca çözdüm biraz. Bu ara fena sardı zaten. Sonra telefonda oyun oynadım. O da dayanamadı şarjı bitti. Ama bu mide bulantısı geçmedi ve elbette baş ağrısı.  Blog yazıp beynimi yine oyalamak istedim ama artan bir mide bulantısıyla daha karşı karşıyayım. Ne yapsam ki?

Ne Haspaymış

 Artık sıkılmaya başladım bitsin şu tatil. Öyle ki can sıkıntısına muzurluklar yapmaya başladım. Epeydir canımı sıkan hem cinsime edebiyat üzerinden edepsizlik ettim. Evet, yaptım ve pişman değilim. Neye benzedi bu. Yabancı bir söylem gelmedi bana. Artık bloga şiirlerimi koymuyorum niyeyse. Şiir herkesin sevdiği bir platform değil. Bundandır belki, bilmiyorum.  İnsanlar çeşit çeşit. Benzeşmiyoruz diye, farklılığı beni sinirlendiriyor, varlığı rahatsızlık veriyor diye bulunulan ortamdan men etme hakkını kendimde görmüyorum. Fakat içimde şahsıma yapılmış saygısızlığı atamamışlığım var. Kendime hakim oluşuma şaşkınlığım bir de.  Bir süre kandırdım kendimi ki bunu çok iyi başarırım. Kendimi kandırmakta üstüme yoktur. Bir çok insanı bilemem. Yapılan eylem bana yöneliktir ve zararı belki somut olarak da banadır fakat yapanı manen yoksunlaştırır. Damardan girmişim, buna kanmamam düşük olasılıkta.  Olayın sıcaklığından olsa gerek pek düşünmüyorum. Geriye döndüğümde kendime diyeceğim yok

İki Gün

Resim
 Dün gece epey bir geç uyudum. Tûba facede bir film paylaşmış. Bir başladım bir daha da bırakamadım epey de güzeldi film. Adı Siyah(Black). Bu sıra biraz film izler oldum ama filmlerin adını bilmeden izliyorum orası ayrı.  Sabah daha doğrusu öğlen ev sahibim aradı. Daha ayılmadan aşağıda kapının önünde buldum kendimi. Düşünmüş etmiş et getirmiş sağ olsun. Yukarı çıktım et bana bakıyor ben ona. Ne anlarım yahu ben et doğramaktan. Annemi de hayatta aramam. Hemen başlıyor hani biliyordun sen demeye. Akşama hallederim diyerekten öylece bıraktım. Akşam da hemen oluverdi.  Aldım eti elime bir baktım şimdi bunun tipi nasıl bir şey diye. Sırf et göndermiş sağ olsun. Küçük küçük küp şeklinde doğradım hepsini. Parmağımı da doğradım bi güzel. Ufak bir sıyrık sadece neyse ki. Koydum ocağa öylece. Fasulye mantığı güderek kendi suyuyla pişsin dedim. Baktım ki suyunu çekti su ekledim ben de üstüne. En son da tuzu koyarım diye hesap ettim. Bunları tasdiklettirmek için annemi aradım ve beni yanılt

Elektrikler Kesilince

 Geçen akşam acayip çok yağmur yağdı Uşak'a. Şimşekte çaktı bol miktarda. Sonra elektrikler kesildi. Bilgisayarın şarjı da 5 dakika bile dayanmıyor. Oturduğum yerde kalakaldım öyle. Ne bir adım ileri ne bir adım geri.  Apartmandan sesler gelmeye başladı. Bir cesaret kalktım mum vardı baş ucumda onu yaktım. Korkudan tansiyonum hangi rakamlarda geziniyordu bilmem. Hiçbir şey olmamış gibi düşünmek istedim. Hastaydım da zaten. Çorba vardı onu ısıttım. Bitirdim hala gelmedi bu elektrikler. Bu binada neden jeneratör yoktu ya da her ne haltsa. Tekrar odama geldim, resim yapacaktım ben niye gitti bu elektrikler. Kitap da okuyacaktım. Sonra işim vardı şiir yazacaktım bilgisayarda yazıyordum hatta. Bulmaca da çözecektim hem.  Bu şimşek de ne eğlenceli gelirdi Gamze korkarken. Gök gürültüsü olmasın yeterdi şimdilik. Hastaydım ben ama hem de evde yalnızdım elektriklerin gitmemesini gerektirecek kadar mühimdi bu unsurlar. Sonra şimdi kimi arayayım ben şimdi. Evi arasam telaşlanacaklar, üzül

KAN

Resim
 Daha iyiyim bolca yalnızım. İyi geleceğini düşünüyorum bana.  Menekşeme su vermiştim geçen gün. Karşılık vermiş bana şenlenmiş kendince. Artık yanımda dolandırmayı bıraktım onu. Koydum camın önüne. Güzel kıyafetler alacağım ona da evden çıkmayı kendime iş olarak görmezsem bir gün.  Dün derse gittim. Kimsecikler gitmemiş, hocanın odasında oturduk iki kelam ettik sonra merkezde işi varmış beni de bıraktı sağ olsun. Sadece makas almak için girdiğim marketten bir adet sulu boya, resim kağıdı, resim kalemi ve makas alıp çıktım. Yazın Pınarım sulu boya yaparken elinden alıp saatlerce vermemiştim. Dur şu kısmını da yapayım şurası da var diye diye. Sonunda verdim ama. Orada görünce de dayanamadım aldım ben de. Bu gün oturdum başına. Önce netten baktımdı dün sulu boya yapmanın püf noktalarına.  Kağıdı koydum önüme kan çizeceğim. Zorum ne gerçekten bilmiyorum. İnsan ilk neden kan çizmek ister hiç bir fikrim yok. Becerdiğim de söylenemez. Ama kan bu. Biçimsiz bir şeydir zaten. İyi bir kaç

Hastalık da Benim Bir Parçam

 Hastalıktan bütün gün yattım. Gündüz bir ara dayanamayıp kendimi dışarı attım. Hemen binanın altında eczane var. İlaç alayım dedimdi. Cumartesi olduğundan nöbetçi eczane aramak zorunda kaldım iyi mi. Kendimden bir haber yürüdüm çarşıda. Hatta bir ara dedim şimdi bayılacağım. Yalnızken daha güçlü oluyorum. Evde olsaydım Pınarıma bin naz yapardım ağzımın içine bakardı bir şey söyleyeyim diye.  Sonra komşularımızda ne ararsak bulunur. Burada komşuyu ne tanıyorum ne görüyorum. Dün akşam kaç tane kapı çaldım hiçbiri açmadı. Evde yoklardı sanırsam. En son bir tanesi açtı. Elimde bir tabak üstü peçeteyle örtülü. Bunu kabul ederseniz sevinirim deyiverdim. En üst katta oturuyorum diye de ekledim. Karşımda bana şaşkın ama biraz da acır gibi bakan bir çift göz vardı. Tabağı da aldı sağ olsun, geri vermeyi düşünen bir havası da yoktu hay Allah. :) Ayakkabılardan anladığın kadarıyla bir kız bir erkek vardı evde. Kapıyı açan erkekti.  Kendi halime acıyıp bu gün elma yedim. Hiç meyve sevmeyen b

Yalnızlık Belirtileri

Resim
 Yazma saatim yaklaştı mı ne?  Bu gün çarşamba pazarına gittim ve yine kendimle alay ettirttim bir ton. Öğreneceğim elbet. Geçsinler şimdi pazarcı teyzeler amcalar alayını.  Gittim bu gün daha güzel bir fasulye kestirdim gözüme eğer çabuk pişmezse haftaya geleceğim soracağım hesabını da deyiverdim. Bana demez mi tamam mavi ojelerinizden tanıyacağım sizi diye. Güldüm geçtim ben de. Pembe domates aldım, Uşak'ın meşhur. Lahana aldım ama yapmasını bilmiyorum. Sırf eve boş gitmemek için aldım. Salataya koyarım belki lahana dolması da yaparım diye. Börülce aldım, brokoli, pirinç, meyve suyu bir de. Tabi markete de uğradım hepsini alabilmek için. Pazardan eve gelip tekrar çıkmam gerekti.  Pazardan dönerken kuaföre uğradımdı, oradaki kadından lahana sarmasının tarifini aldım. Marketten dönerken de çiçekçinin önünden geçiyordum tam menekşe alacaktım uzun zamandır aklımda idi gördüm işte. Dedim menekşe alıcam. Benim de öyle dan diye girmelerim vardır ki sormayın. Kadın önce durdu bira

Size amca diyebilir miyim?

 Sosyalleşme çalışmalarına başladım. Bu gün diğer günlere oranlarsam eğer dışarıda geçirdiğim saat toplam bir ay kadar denebilir.  Yaptığım da bir şey olsa. Burcu geldi konuştuk ettik dışarı çıktık yemek yedik oradan bir kafeye gittik okey oynadık eve geldim. Ama bu kadar değil. 3 kişilik oynadığımız okeyden ne olacak. Çocuklarıma haber ettim gidem bir yerlere diye bize gel dediler. Onlarda varmış okey takımı. Özge'yi de aldım onlara gittim ben de. Eğlendik epeyce. Bayram geliyor tabi. Herkes evlerine gidiyor. Ben buralarda bi gariban. Aslında bayramda binadaki komşularıma uğramayı düşündüm. Sonra bu fikrimden bir anda vaz geçtim. Niye mi? Şimdi acıyan gözlerle bakacaklar. Yazık buralarda bayramda ailesinden uzakta okuyor. Ah yavrum vah yavrum. Kendimi birden bu tablonun içinde hayal ettim de. Yolda izde görürsem ne âlâ. Yoksa yok kapısına gitmek kimsenin. :)  Evet geleceğim şimdi anlatacağım şeye. Şiir yayınladığım sitelerden birinde amcanın biri çıkmış bir haber yayınlamış v

Soslu Makarna

Resim
 İstanbul'da iken daha fazla blog yazıyordum. Nedenini düşündüm ve bulmakta pek de zorlanmadım. Her saniye bir olay. Hayat çok hızlı orada. Adım atsam olay gözlerimin önünde. Hatta adım atmama gerek bile yok. Dışarıdan gelen bir ses, apartmanda yaşamanın vermiş olduğu olanakla çok sayıda hayatlara kulak misafirliği vs. Bunları çoğaltabilirim fakat komşularımızın özel hayatlarını blogumda ifşa etmesem daha iyi olacak.  Ne yazacaktım şimdi aklımdan uçup gitti. Devam edeyim belki gelir.  Akşam üzeri facebookta kuzenim ablasının nişan görüntülerini paylaşmış. Kardeşimi gördüm ve onu çok özledim. Kardeşim diye diyorum çok tatlı. Artık büyüyor tabi. Kendimi emektar gibi hissediyorum buna tanık oldukça.  Bu gün sevdiğim bir hocamın dersine gittim. Artık derslerde sözlü katılım göstermemeye başladım. Bir yararı da yok zaten. Kuzular gibi oturup dinliyorum sadece. :)  Dinledim iyi hoş. Durakta indim evime yürürken takı toka satan yere girdim. Çıkamayacağım diye çok korktum bir ara.

Nezaket Abla

 Efendim bu nezaket dediğimiz kurallar bazılarının can dostuyken benim hiç yakınlarımda oturamadı. Ne o beni sevdi ne ben onu. Düzeyli bir ilişkiye sahiptik. Ben arada çizgiyi aşsam da yuvarlanıp gidiyorduk işte.  Yuvarlanırken "akacak damar kanda durmaz" söylemine sığınıp en fazla burnum nemalanıyordu bu vakadan. Tabi kime göre neye göre nezaket bunlar da mesele benim için. Her girilen ortamın raconunu bilmek kadar yorucu bir şey olmasa gerek.  Geçen hocamın bir tanesi geldi derste kaymakam mıdır vali midir her ne haltsa. Arabasına binmiş oturma yeri de değişiyormuş bu mahlukların. Hocam yanlış yere oturunca mevki sahibi beyimiz rencide etmeden söyleyivermiş de kriz çözülmüş sözde. Yemişim yerini!  Bazen en temel nezaket kurallarını hiçe saymaktan büyük haz duyuyorum. Öyle ki bazılarının deyimi ile koskoca iş adamı, patron(!) beni görünce geçiştiren bir "merhaba, naber" dedi ve cevabı dinlemeyeceni bildiğimden iyiyim sağ olun deyip kesip attım. Normal gibi d

Uşak Günceleri

 Enteresan bir rüyayla başladım güne. Çocuk sevdigim ve şu an daha hatırlayamadığım bir sürü mesaj içerikli bir rüya. Hayra yordum mu yormadım mı bilmem uyanırken. Tek düşüncem kahvaltıda ne yesemdi. Kaldı ki yorgun uyanmıştım.  Kendimi oyaladım bir süre. Bir kalem iki allık dokundurup yüzüme çıktım evden okula gitmek üzere.  Yol üzerinde çalışma vardı. İnsanların kendilerini tehlikeye atıp koruma bariyerinin üstünden atlayıp geçtiği yoldan geçmek istemedim. Seyir halinde devam eden araçların arasından yürüdüm. Hiç olmazsa adrenalin biraz daha savunmalı olurdu. Durağa az kala sağsağlim bindim minibüse. Küçük şehir malum minibüsçülerin simasına aşinayız. Daha evvel yeni bir aracı kullanıyordu bu şoför. Orta yaşlarda hatta genç denebilir. İlerliyoruz Uşak'ın ara sokaklarında. Duraklardan birinde iki tane ev hanımı yolcu aldı. Tanış çıktılar sonrasında. Okulun durağında çalışan şoförlerden birinin eşiymiş. Sonra konuşmalardan anlıyorum ki çeşitli tatsızlıklar yaşamış durakta. Kad

Patırtının Dik Âlâsı

 Uşaktan bildiriyorum yine. :)  En son bir bakıyorum Bilgen'de kalmışım. Kitabı hemen bitirdim. Eleştirisini de yapayım şimdi. Teknik açısından takdirlerimi sunuyorum. Kullanılan dil, uslup, anlatım vs. çok iyi. Okurken sıkılmadım, kendime öğütler aldım yazım konusunda. Kitabın adı Kürk Mantolu Madonna bu arada. :)  Şimdi olaya gelirsek. Tutturmuş gidiyorum erkek dediğin höt desin arada bir gürültü patırtı çıksın. Kitabın baş kahramanı doğası gereği çok pasif geldi bana. Bir de demeden edemeyeceğim. Yani bir dönemin sıkıntısı bu. Sıkıntı demem ne derece doğru tartışılır. İfadelere takılmadan derdimi söyleyecek olursam. Benim sıkıldığım durum şu ki, yasak olan ve sadece bir kere yaşanan bir birliktelik ve yıllar sonra öğrenilen bir evlat. Beklentim ne kitaplardan onu da bilmiyorum ya. Kitabı çok beğendim. Bu durum da tuzu biberi olsun. Son olarak bu konuda anlaşamadığım biri olursa şayet burçları suçlama kararı aldım.  KPSS'ye girdiğim günün akşamı bindim otobüse ama ne i

Bilgen İle

 Benim söylediğime itiraz edip de aynı şeyi ısıtıp önüme koyan ve söylerken ufacık bile yaratıcılık göstermeyen insanın varlığına şükranlarımla.  Faydalı olduğunu düşündüğüme alayla tepki verene gözlerimi yumarak bana faydası olana akıl yoracağım şimdi.  İş hayatında hiç bu kadar fazla teşekkür almamıştım. İş arkadaşlarımdan Bilgen'e çok ama çok teşekkür ederim. Son zamanlarda her şeyin maddiyat olduğuna artık ben de kandım. Maddiyata da bir anlamda da kandım.  Pazar gününden beri hastayım. Rahatsız edici bir baş ağrısı yakamı bir türlü bırakmıyor. Üstüne boğaz ağrısı da eklenince kulaklarıma sıra gelmeden sağlık ocağında aldım soluğu. Doktor hanımdan da ricada bulundum. Gömülü dişlerim var benim. Uşak'a ders kaydına da gitmem gerekiyor. Rapor yazar mısınız bana diye. Sağ olsun hemen kabul etti. Okulumu aradım, eğer sistem değişmedi ise sorumlu hocamla beraber oraya gitmeden halledebileceğiz konuyu. Doktora da minnettar kalacağım.  Dün yine lise arkadaşlarımla son bulu

Şikayetten Yola Çıkarak

 Şikayet nedir? "Bulunan durumdan, yaşanılan olaydan, muhattap olunan kişiden memnun olmadığını, rahatsız olunduğunu dile getirme" demiş bir sözlük yazarı. Yani evet kast edilen hemen hemen bu. İlla da bir kitabi bilgiye sahip olmak gerekmez. Zaten benim kasıtlarım problemli, isteyen istediğini anlıyor kafasına göre yorup edinimler kazanıyorlar benden önce başkalarına danışıp şikayetlerini zorlamazsam eğer belirtme zahmetinde bulunmuyorlar.   Şimdi vaktinde belirtilmeyen şikayetiniz büyüyüp büyüyüp çığ olarak size dönecektir. Gelin hemen söyleyin kurtulun. Geç gelen şikayet üzerine eylem beklemeyin kılımı bile kıpırdatmam.   Sonra uslup..  Bu konuda benden daha problemlileri de olduğunu gördüm ya ne gam. Ağız burun eğerek ifade etmekte hiç başarılı olmuyorsunuz bilginize.   Kabulümdür ben de biraz agresif takılıyorum. Ama bu konuda epey bir ilerleme kaydettim. Azalacak azalacak. Ben yaptım olacak. :)  İş çıkışı ve ben yine çok yorgunum. Kafamda yazacak ç

Sayın Konsantre

 Sevmek çok şey demektir.  Uzun yıllardır konsantrasyon problemi çekiyorum, farkındayım. Farkında olmak keşke bir şeyler kazandırabilseydi bana.  Hep diyorum şunu çalışırken konsantre olamıyorum, aklım dağılıyor, kafam başka yerlerde. Bir türlü derdimi anlatamadım. Yeterince çabalamamakla suçlandım hep. Çaba gereken noktada konsantrasyon eksikliği yaşanamaz mı? Şimdi yine farkına varıyorum ki çaba denen şey dikkat gerektiriyor ve yer yine sayın konsantre'nin kapısına çıkıyor.  Şu noktada akıllı taklidimden fire verip biraz kendimi irdeliyorum. Kalsin tozunu yanlışlıkla kalzinole boşaltırken kafamda bambaşka bir şey düşünüyordum ve şu an kafamda hayal kurmanın bile bedeli olduğunu düşündüğümden o an ne düşündüğümü hatırlayamıyorum. Çok daha zor olanı yapıyorum yani normal düşünenlerden.  Kararlıyım bu problemi artık çözüp etrafımdakilerin yargılarıyla vakit kaybetmeyeceğim. Sonucunda bir şeyler elde edip iyisiyle kötüsüyle mevki sahibi olduğumda kazananın ben olmayacağını b

Bunu da Yaz

 Yazıma başlarken hemen unutmadan söyleyeyim iki adet gömülü yirmilik dişe sahibim. Çok korkuyorum. Bu tür ameliyatları izlemek hobilerim arasında yer alırken ve asistanlığını yaparken şimdi ne yani hasta ben mi oluyorum.  Öyle korkmayın gibi avutucu sözler söylerken hastalara tamamen atıyordum. Nasıl korkmasın insan. Oradan bildiğin operasyonla kemik parçası alıyorlar. Korkun. :)  Zaten bu gün de cerrahi vardı klinikte. Yorgunluğumu tarif bile edemiyorum.  Bayan hastalar lütfen karşı cinsinize sahip olan hekimlere asılmayınız. Çok komik oluyor, anlaşılıyor. Orada görevli dururken kapıya yaslanıp "... Beyy ben geldim" demeniz hiç bir anlam ifade etmiyor. Hastadan kafasını bile kaldıramayan doktora sahibiz neyse ki. Tabi orada çok aşağılarda neler düşündünüz bilemeyeceğim sayın referansı sağlam olan hasta.   Şimdi prosedürler ve ben farklı şeyleriz. Yani öyle olmayı umuyorum, demem o ki: Hastalara gülmeli. Yani hastadır, yazık. Ama bu hastaların pek hasta ps

Bozuk Tartı ve Börülce

 Geçen gün tartıldımdı. Bir baktım ki tartı ciddi ciddi 44'ü gösteriyor. Ne yalan diyim sevindim. Yaşasın kilo vermişim diye. Zaten uzun zamandan beri yemek yiyemiyorum.  Annem yemeye yemeye küçüldüğünü iddia ediyor midemin. :) Zorla bir şeyler yedirmeye çalışıyor. En son 3 yıl önce böyle girişimlerde bulunurdu. Çok zayıf bir çocuktum ben daha da evvelinde.  Duş alma günleri benim için pek keyifli geçmezdi. Annem hep azarlardı hiç yemek yemiyorum diye. Bir de "vurmaya bile yerin yok, korkuyorum kırılacaksın diye" derdi. Bilinç altımda dayak yemeyeyim diye yemek yememe durumu olabilir mi ki?  Her ne ise. Bir ara o kadar zayıftım ki üstüne ameliyatlarım da gelince mama vermişti doktorum bana. Süte karıştırıp içiyordum zorla. Her kontrole gittiğimde doktorum kilo almayacaksın diye ikaz etmekten de geri kalmazdı hiç ama.  Allah'ım bir de komşumuz vardı. İş yerindeki bir bayanla aynı dönemde aynı ameliyatları geçirmiştik. Gelip gidip bize onu anlatırdı. Yok şu kad

Kilise İçin Isınma Turları

 Uzun süredir kiliseye gitme düşüncesi var aklımda fakat her pazar da insanın işi çıkmaz ki ama. En nihayetinde bu gün gittik babamla. Saat 13:00'de ibadet saatidir diye düşünmüştük. Gittik fakat bitmişti ne yazık ki. 09:00'da başlayıp yarımda bitiyor dediler. Haftaya artık nasipse.  Orada görevli olan beyefendi sağ olsun bana bir odayı gösterdi. Hz. İsa ve Meryem'in tabloları vardı duvarda. İbadet sonrası olduğundan içine kum dökülmüş demir, içi derince iki tepside yakılmış mumlar vardı. Öyle zannediyorum ki o tablolar orijinaldi. Hangi döneme, kime ait olduklarını falan araştırmam gerekecek. Hafta içi eğer işten vakit bulabilirsem okumak istiyorum.  Madem yetişemedik ibadet saatine, babamı oradan işe gönderdim ben de bahariye caddesine doğru yol aldım. Gezdim, değişiklik olsun diye birkaç mağazaya girdim çıktım hemen. Sıkıldım çünkü. Oturdum bir banka insanları gözlemledim. Karşı kaldırımda bir genç gitar çalıp şarkı söylüyordu epey bir onu gözlemledim. Bir ara cebin

Harçlar

 Evet, biliniyor ve biliyorum. Ben talep ediyorum devletin ücretli olan eğitimini.  Adil(!) bir sınavdan sonra devlet üniversitesine yeter ki yerleşebileyim diye öğrencilerin tüm çareleri kullanması ve maddiyatla sonuçlanan son çare ikinci öğretim. "Kendi düşen ağlamaz."  Öğrenci dediğim kendini paralayıp devletin üniversitesinde okumaya hak kazanmış ve devleti kalkındırmak birincil görevi olmuştur. Zira harç ödenmeden eğitim-öğretim sürecine müdahil olamaz.  Öğrenciler! İlk hedefiniz bankalardır.  Madde literatüründe para evrimleşerek canlı halini almıştır ve öğrenci milletinde bol miktarda mevcuttur. Bu durumdan sıkılan öğrenci sırf değişiklik olsun diye devletten canlı borç alır.  En nihayetinde her canlıya üreme bahşedilmiştir.  Kızgınlık ve öfkenin bizleri bir yere vardıramayacağını defalarca tecrübe ettik toplum olarak. Bedeli gencecik üniversite öğrencilerinin hayatlarıyla ödendi. Ziyanlık.  Şimdi efendim, açık öğretim ve birinci öğretimlerim ödediği mikta

Yazmalı Artık

Doktorlar tarafından güzelce ekildikten sonra bütün hazırlıklarımızı afiyetle yemek bize düştü. İyi mi oldu kötü mü bilmem ama iştahsız ben için fena sayılmazdı. Zira hiç yemek yiyemez oldum. İştahla ilgili sorunum pek olmazdı ama midemle pek bir anlaştılar. Aç dolanıyorum.  Deniz ablam geldi bize. Bebeğini de getirdi elbette. Nasıl tatlı nasıl güzel. Ben yine dokunmaya kıyamadım. Ağlamasın çok küçük daha derken huysuzlanıp da bağırmaya başladı. Küçük sözümü geri alıyorum efendim. O minnacık şeyden o kadar ses nasıl çıkıyor hayret ettim bi süre ama susmuyor ki. Bir damla yaş varsa gözünde yine neyse diyeceğim. Ağlamak için ağlanır mı yahu. :)  Deniz ablam dedim neden dedim birden bire, şimdi sorularınıza cevap veriyorum. Malum doğum yaptı. İş yerinde yeri dolmuyor, ben de yeni işçi bulunana kadar idare ediyorum. Patron ne yapıyorsun diye sorduğunda kapitalizmin kapısını kolluyorum dememek için kendimi zor tutuyorum. Desem ne olur ki. Kendilerine direkt olarak bir saldırım söz konus

Kıskançlığımın Şekilleri

 Hep uzun uzadıya yazacak değilim ya. Kısadan bir not düşeyim aklımdakinden kurtulayım. Bir defasında yine televizyon programlarından birinde adını da hatırlayamadığım biri yazdıklarım benim zehirimdir. Ben onlardan kurtulurum diğer insanlar beslenir gibi bir şey söylemişti. Tam manası bu da olmayabilir ama buna yakın bir şeydi. Bir yere not düşmüştüm ama Uşak'ta bıraktığım not defterlerimden birinde sanırsam.  Kardeşime olan kıskançlığımın boyutlarında sınır tanımıyorum. En son kıskandığım bir arkadaşı vardı. Ben okulda iken annem oyun oynaması için göndermiş kolunun üstüne düşmüş lifleri mi ne kopmuş. Sargıda durmuş bir kaç hafta. Diyorum ben göndermeyin diye. Bak içime doğuyor işte. Annem bir sürü azar yedi benden gönderdiği için. Şimdi evdeyim ve geliyor o küçük kız kapıya. O kadar da tatlı ki. Ama işte göndermek istemiyorum. Gözümün de içine bakıyor kıyamıyorum. İki gündür geliyor kapıya ama Pınar evde yok. Annem işe götürüyor onu. Nasıl mutlu oluyorum anlatamam. Bu konuda

Bayram ve bayram.

 Ben de bir ay öncesinden iş görüşmelerinden birinde kent şeker için birileriyle görüştüm işte. Adımı aldı nerde oturduğumu söyledim bayramın bitmesine bir hafta kala arayacağız dedi kapattı. Garip bir görüşme olduktan bir kaç hafta sonra aradılar eğitim var gelin diye. Gittik, gördük, dinledik, geldik.Aradılar 3 gün evvel iki gün çalışmak için. Verdiler bir adres. Bu evdeki yavaş bilgisayarla internetten baktım baktım bulamadım. Ne ise çıktım yola. Söğütlü çeşmeye varınca sordum bir kaç kişiye Furkan Market nerede diyerekten. Caddenin adını da verdim ama bileni duyanı yok. Aradım tekrar adres için yanlış market vermişmişler. Bekledim bir süre yeni market verdiler. Kızıltoprak'da Carrefour'da şeker sattım iki gün. Ekonomik gelir ve kültür seviyesi farklı bir yer. Pek bayram gelmeyen bir mevki.  Hep çalışanlara karşı bir müşteri olarak güler yüzlü olmayı savunmuşumdur. Çalışarak deneyimledim. Bana göre çalışırken pek önemli bir şey olmasa da ben yine de çalışanlara karşı aynı

Gülmeyin

 Ya da gülebilirsiniz. Gece uykusunu özledim ben artık. Gece de uyumak istiyorum. :)  Bayram da geliyor. Biz de bayramın gelmesi demek temizliğin gelmesi demek. Duvarların yılda iki kez silinmesinin gereğini bana annem anlatamadı ya sanırım daha kimse anlatamaz. Neyse şimdi isyanın bir faydası yok. O duvarlar zorunlu olarak tarafımca silinecek. Zaten yazmayı da beceremiyorum. Konuyu da uzatmanın manası yok.  Bir kitap sıkıştırdım araya onu bitirdim iki gün evvel. İskender Pala'nın "Od" kitabı. Emeğe saygım var ama bu düşüncelerimi söylememe engel değil. Pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Tasavvufa olan merakımın artmasıyla beraber bir daha tasavvuf edebiyatıyla ilgili bir şeyler görmek istememe isteği uyandırdı. Bıktırdı sanki. "Bizim Yunus"u anlatmış. Ardından Mevlana'yı da öğrenmek istedim ama kesinlikle başka bir yazardan. Elime Mevlana ile ilgili bir kitap aldım. İncelerken İskender Pala'nın adını gördüm kitapta. Yazar teşekkür etmiş ama bendeki

Aceleden Bir Yazı Yine:(

 Gece uyumayı sevmeyen ben için bu sahur meselesi cevher niteliğinde. Saat on buçuğa geldiğinde annem hadi yat demeye başladığından en fazla bir, bir buçuk saat oyalayabiliyordum onu. Ama sahur nedeniyle kalktığında önünde yemeği hazırlanmış çayı bardağında bulmak işine geliyor ve bu yüzden bir iki mırın kırın etse de sahura kadar oturabiliyorum.  Program takip ediyorum ben de. Geçen gün bir tanesini anlatmıştım zaten. Şimdi başka bir kanalda Aykırı Sorular adlı programın tekrarı veriliyor onu izliyorum bir kaç gündür. Çılgınlar gibi televizyon izliyorum desem yeri yani. Bir kaç tane de dizi kanalı var, onlar da uğrak mekanlarım oluyor. Haberleri de takip ediyorum. Dün gece Samsun'la ilgili haberler gördüm. Memleketimi sular basmış belediye başkanı çıkmış bu kadar can kaybının üzerine biz izin vermiyoruz zorla alıyor eğer vermezsek bizi seçmiyor vatandaş. Derdi seçim bu garibimin!  Zaten iki gündür bir sinirlerdeyim. Barınma beslenme gibi temel ihtiyaçlarımı sağlamayan devlet

Ayak Üstü

 Evde olduğumdan bir süre televizyon programlarından bahsedeceğim blogda. Yol öyle görünüyor maalesef. Bolca ahkam keseceğe de benziyorum. Önce kafamda uzun süredir yazmayı istediğim bir program vardı, ondan bahsedeceğim.  Çocukların şarkı söylediği program "bir şarkısın sen". Şimdi büyümüşte küçülmüş çocuklar topluluğuyla karşı karşıyayız ki bazılarında özgüven tavan yapmış. Kimisi de o kadar tatlı ki izlerken çok keyif alıyorum. Bir anlığına ne kadar bencil olduğum yönünde soru yağmuruyla karşılaşıyorum bir mantık çerçevesi içinde. Yazık vallahi üzülüyorum o çocuklara. Küçücük yaşında o şarkı sözlerini aklında tutup ölçüsüydü seyircisiydi. Bir tanesi gözlerini kocaman açmış direk annesinin gözlerine bakıyor hiç ayırmıyor o gözlerini şarkıyı doğru söylüyor, bir ara mikrofonu bırakıp oynuyor daha sonra tekrar kafasında bin tane tilkiyle doğru okuyor şarkıyı. Aman ne kadar da şirin!  Gece uyumayı pek sevmiyorum ve imsak vaktini beklerken bir program buldum. "Kime gör

Bir Soluk Arası

 Pek sevgili blogum, seni ihmal ediyorum elimde olmayan sebeplerden dolayı.  Yazma hasretiyle bir tatil geçiriyorum. Bilgisayarım rutin bir sinir krizinde heba oldu. Açılmıyor. İçinde sakladığım yazılarım ve şiirlerim vardı muhtemelen onlar da gitti. Üzüntüm sessiz.  Ramazan ayına girdik ama ben hiç lafını etmemişim burada. Dini konularda konuşmayı, ahkam kesmeyi, Allah Allah deyip de bir çok kurala uymamayı doğru bulmuyorum. Bu yüzden de yazmayı tercih etmiyorum. Ama Pınar'ımın oruçları anlatılmaya değer. Küçüğüm ben diye icatlar çıkarıyor kendine ve oruç tutarken bir şeyler yeyip "küçüğüm ben bana günah olmaz" diye çikolatayı mideye götürmüş geçen gün. :) Sorularımla epey bir beyin fırtınası yaşatmadım değil tabi sonrasında. Bu soru meselesi tehlikeli iş. Kendi içimde pek kurcalamayı düşünmüyorum ama ne olur bana cemaat klişeleriyle gelmeyin vebal kabul etmem sonrasında. Mürit kazanacağım diye müşrik kazanmanız olası. Bir parantez açmakta yarar var. Cemaatle ilgili

Bir Denek'in Günlüğünden

 Malumunuz artık nete fazla giremiyorum. Çok fazla krizim gelirse bilgisayarımı da alıp dayımlara geliyorum, bildirimlerime, maillerime bakıp yazı ekleyip çıkıyorum. Netsiz yaşam sıkıcı geçiyor. Öyle ki asosyal gelmeye başladı bana yazışmanın olmadığı bir dünya. Sürekli düşünülmeden ortaya atılan sözcükler arasında hissediyorum kendimi. Neyse.  Evde durduğum pek olmuyor. Arkadaşlarım geldiğimden beri bir türlü bırakmıyorlar beni sağ olsunlar. Bir akşam da babamla Üsküdar sahile indik. Kız kulesinin karşısına kuruldum yine. Muazzam bir huzur. Sonra bir  adım önüme iki küçük kız çocuğu olan bir aile geldi. Kızlardan büyüğüyle bayağı göz temasları kurduk. Ama küçüğün cilvesi fazla uzun olunca babam da kalkalım artık deyince kavuşamadan ayrıldık.  Eve geldiğimde birkaç soru çözerken uyuyakalmışım. Farkında olmadan yorulmuşum bayağı.   Lise arkadaşlarımla günler öncesinden anlaştık, salı günü denize gidelim diye. Salı geldi biz de denize gittik. Havada güneş yoktu pek. Hatta

İstanbul gözlem güncesincesinden..

                                                                                                                       11.07.2012  Aşırı sıcaklar ve üzerine de nem eklenince bu güzelim şehir hiç çekilmez oluyor. Olumsuzlukları bir bir artıyor ne yazık ki. Nişandı arkadaşlarla özlem gidermeydi yazmayı özlediğimi fark ettim. Evde netin olmayışı da iyiden iyiye beni zora koymaya başladı. Annemin isteği üzerine liseler için olan KPSS’ye başvurdum. Gittim konu anlatımlı soru çözümü ve içinde test de bulunan ve tüm bunların yanında çıkmış sorular da olan tam donanımlı iki adet kitap aldım.                          Halsiz düşüyorum zaten bu havalar münasebetiyle. Eski günleri yâd ederim bir yandan da soru çözerim diye düşünüyorum.  Hangi gün olduğunu şuan kestiremiyorum, kardeşimle Beykoz’a gittik. Aynur ablamın resmini çizmiştim yıl içerisinde. Onları kardeşine teslim ettim, ablama iletmesi üzerine. Sahil kenarında oturduk bir şeyler yedik içtik. İkimizde konuşkan olmayınca iş P

Dönem Sonu

                                                                         Meçhul tarihten. Bir yorgunluk kahvesi eşliğinde yazımı yazmayı isterdim fakat midemdeki asit oranları buna izin vermiyor. Kahve dokunuyor maalesef. Emoculara benzetilen mavi ojelerim eşliğinde yazayım ben de.  Yurdumdan kurtulmanın bedelini tek başına taşınarak öğrendim. İki yılda ne çok birikmişim var diye baktım. Atamadıklarımın canına okudum. Hepsi Uşak çöplüğünü boyladı. Atmayı seviyorum sıkıntılardan kurtulmuş gibi geliyor. Bir de yaşanmışlıkları atabilsem diyorum ve onlar da attıklarımla çöplükte anılmaya başlayacaklar diyorum. Bazı atılması gerekenlere elimi bile sürmedim. Oralarda perişan olsunlar diye.  Güzelim evime taşındım taşınmasına da ne belim kaldı ne başka bir şey. Tam ortasında ateş açılmış gibi bir yangınla uyudum bütün gece. Sonrasında dinlemeden İzmir’e. Çok güzel koskoca bir gün geçirdim İzmir’de. Aile dostlarımız beni çok şahane ağırladılar. Akşamına da İstanbul otobüsüne bindim

Ayşe Bank

 Cebimde 5 lira param kalmış. Duygusal bankam olan anneciğimi aradım hemen. "Ayşee" deyince anladı zaten. Gönderdi hemen bana 5in yanına bir sıfır daha koyarak hesabıma. Yurttan çıktım benim bankanın ATM'si en yakın merkezde var. İzmir Ankara yolu üzerinde ilerliyorum. Yolda yürürken yere bakarak yürür ve bir gittiğim yeri bir daha gitmeye mümkün değil bulamam. Her ne ise. Bir kaç saat önce sınavından çıktığım hocamı gördüm. Daha doğrusu o beni gördü, malum ben yere bakıyorum. Bana "bu bizim kız değil mi gelen" diyor. "Bizim kızı" da olmuşum haberim olmadan. Nasıl sevindim. "Acaba siyaset bilimi sınavını mı düşünüyor" dedi. Ben de iki laf arasında "ya ya, evet, acaba sözleşmeci kuram için yazdıklarıma puan verir mi" diye düşünüyordum dedim. Bayağı gülüştük. Bir hocam tanık olmamıştı yere bakarak yürüdüğüme o da oldu. Sonrasında notun önemli olmadığını, bilmenin benim için daha mühim olduğunu belirtip konuyu kapadım. Bir kaç tatlı d

Böcek

Resim
 Sınavdan çıktım bu gün arkadaşlarımdan bazıları da benim gibi bütlere kalmışlar. Evlerinden yeni geldiklerinden okulda görüşebildik. Her ne ise çıktık sınavdan kantine gittik oturuyoruz. Böceklerden hiç haz etmiyorum. Küçükken, küçük dediğimde 16- 17 falanım kuzenimin beni ölü böcekle korkutmuşluğu vardır. Bir defasında da yine ölü böcek görünce ağlamıştım. Tiksiniyorum ne yapayım.  Bu gün de kantinde otururken yerde böcek gördüm ufak. Merak etmeyin ağlamadım arkadaşım Murata ayağını çek böcek geliyor dedimdi biraz tedirgin bir sesle. Karşımda oturan bayan arkadaş ayağını basmasıyla öldü. Ölü gördüm ya böceği ağlamaktan beter bir tepki verdim. Yaşayabilirdi. Ölmesi şart değil yani.  Sonra ne var işte ne korkuyorsun dedi. Ben de sevmem pek diyecek oldum ki. O da seni sevmiyor belki içinden kocaman bu kızın ne işi var yolumda diyor belki demez mi... Ne diyeceğimi de şaşırdım.  Bu saat olmuş böceklerden kurtulamıyorum. Yatağıma kamp kurdu bir tanesi gitmiyor. Öldü mü yaşıyor mu bir

Bit Bit

 Bütün enerjim söndü yine. Hayır zaten yoktu da, bu gün gittim enerji içeceği aldım kendime. Sanırım biraz kimyasal olmadan hal olmayacaktı bu iş. Bir kaç yudum aldım, hiç bir etkisi olmadı. Alkol değil he :) kullanmam sevmem. Felsefem gereği hoş karşılamam. Sporcular için önerilen bir şey. Markette dolanırken gözüme çarptı da aldım öyle. Mutluluk verir de belki konsantrasyonum artar diye falan filan...  Ne çok şey yüklemişim meğerse bu içeceğe ben. Tatlı su gibi bir şey başka da bir şeyi yok. Zaten artık kendinden geçmiş, ağrılarına bağışıklık kazandığım bir mideye sahibim. İyice ümidini kesti benden. Zavallı...  Ben aslında şey diyecektim. Ne kadar iyi ezber yapabiliyorum yarın o ölçülecek. Ona kızdımdı biraz. Sabahın 09:00'unda belki iş hayatında özel sektörde yer alacağım almasam da ve ezberlediklerimin zerresini bile hatırlamayacağım bir iş için okula gideceğim. Şimdi doğurduğu sonuçlar; işe yaramayan bir mide. Beyin hücrelerime acıyorum. Bazen de diyorum ki Hamide zaten ç

Oyunda Benim

 Her çocuk gibi oyun oynardım ben de küçükken. Kuzenlerimle yarışa girerdik, oyun haricinde yolda, evde, misafirlikte güzel gördüğümüz her nesne "oyunda benim" olurdu. Hayatı oyuna çevirmiştik bir bakıma. Güzel bir araba görünce hemen "oyunda benim" diye ilk kim söylerse onun olurdu. Ve oyun oynarken şurada şunu görmüştük hani ben demiştim ilk, işte şimdi o araba benim ve ben onunla işe gidiyorum şimdi.  Üç kuzen büyümüş aynı evde yaşıyorduk. Hep 21 yaşı seçerdim. Benden bir yaş büyük olan kuzenim 23 , iki yaş küçük olansa 20 olurdu. Büyük kuzenim hep olgun hareketlerde bulunurdu oyunda. Anımsadıklarım kadarıyla.  Üç genç bayanın görüştükleri birileri olacaktı elbet. En modern şekli seçerdik bu durumda. İçimizde en geç benim annem evlenmişti reelde. Şimdi oyunda 21'dim ve annem gibi olmayacağım apaçık ortadaydı, 22 olmadan evlenecektim. Erken evlenmek iyi fakat aynı zaman da kötüydü. Şöyle ki; eğer geçe kalırsam evde kalmış olacaktım. Öbür türlü yaşım zaten

Okuma Saati

Resim
 Seri katil olasım geldi. :)  Bir arkadaşım sağ olsun bana 5 adet kitap gönderdi. Sınav dönemine geldiğinden bitiremedim. Bir aydan fazla oldu elime kitaplar geçeli. İki tanesini okudum. Birini şimdi bitirdim. İlk olarak ilk okuduğumun değerlendirmesini yapayım. Salkım söğüt. Kitabı üslup olarak beğendim. En başında böceklerden sıkıldıydım bırakıyordum ki bir bayanın hayatına giriş yaptı. Sevdim dedim heyecanla gidiyordu tam bayanın hikayesi ortada kaldı bir sürü kadın girdi araya. Bir çok hayat hikayesi. Kendimi kadın programında gibi hissettim, üzgünüm. Yarım bıraktım. Hem de bitimine çok az kala. Bunu yaptım. Kıydım emeğe. Belki yıllar sonra dönüp hakkını veririm. İkinci okuduğum kitap ise Aşk'a Tutunmak  Klasikleşmiş bir aşk hikayesi okumaktan korktum kitabı elime aldığımda. Baktım felsefeye giriyor, sevmeye başladım. İlerledikçe Kemal'in ruh halini sevdim ne yalan diyim şimdi. Kendimde katil olabilecek potansiyel gördüm ama yine büyük kocaman bir öfkeye ih

Pamuk Şekeri

Resim
 Pamuk şekeri, helvası tadında yazı hiç yazmamak..  İşte o ben oluyorum efendim. Hiç, bir oturmaya yazı yazamam ben. İki satır üç satır neyse yazar terk ederim ki o acıyla olgunlaşsın. Bak ya tanımlarkene bile bir caniliğim var ortada. Yazım sırlarımı da beyan ettim. Görülür bir çaba, yazacağım işte. Ne diyordum ben. Pamuk şekeri, evett..  Üsküdar sahilde annem, kuzenlerim, yengem falan ilerliyoruz. Bir amca arabasının arkasında pamuk şekeri üretip satıyor. Market, bakkal gibi yerlerdekilerden daha büyüktü. Fiyatı da onlara oranla büyüktü. Şimdi bunu nasıl görmem, yazmadan nasıl geçerim. Ne ise aldık pamuk şekerleri ilerliyoruz. O zamanlar pınar daha yok. Özgürlüğün doruklarındayım tabi.  Sonra bu gün yurttan arkadaşlarla Uşak'ta çarşamba pazarına gittik. Hiç pamuk şeker satan göremedim. Kendime bir tane elbise aldım. 7,5 TL'ye. Elbiseyi aldığım amca Diyarbakır'lıymış, bir de Trabzonsporu tutuyormuş. Kısa bir sohbet ettik ben de sanki çok biliyormuş gibi maç muhabb

Süreli Hırsızlık

 Çoğu üniversite kapandı bir bizimki kapanamadı gitti.  Yazın ortasında bitecek. Final haftası münasebetiyle yazıp yazıp siliyorum. Sınavlar malum beni pek bir etkiliyor. Yoruldum da direnmiyorum hiçbir şeye.  Dün akşam babam geldi yanıma. Biraz babamın biraz annemin kızıyım ben. İş yerinde çok bunaldığı için 5 gün izne çıkarmışlar. Ben de bunaldım beni de okuldan mezun etsinler. :) Babam da fethiye'de olan bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Oradan yanıma geldi. Konuştuk, Uşakta merkeze götürdüm onu gezdik, yemek yedik, çay içtik derken vakit geçti. Pek doyamadık birbirimize. Biraz genç gösterdiğinden tuhaf tuhaf bakışlara maruz kaldık ara ara. Ben de bir gururla girdim ki koluna değmeyin keyfime. Adam yazık sıkıntı kederden bir deri bir kemik kalmış. İstanbul'da yaşamak zor. Her ne ise efendim.  Meşhur "kettle"ımdan bahsedeyim. Böyle yazması da acayip canımı sıktı. Ketıl diyorum izninizle. Şimdiii... Yurdumuzda her katta birer adet ketıl bulunmakta. Bizim katımı

Öküzlerden..

Resim
 İnsan memleketinden uzakta memleketlisini görünce bir mutlu oluyor efendim. Annemin köylüsü Uşak'ta lisede müdür yardımcısıymış. Gittim görüştüm bu gün. Sonra merkezde gösteri vardı neymiş neyin nesiymiş derken bayağı bir saat geçirmişim. Yorgunluktan ayaklarımı hissetmiyorum.  İlk öğretim ve lise öğrencilerinin bir takım becerileri sergideydi. Resim, maket vs. Döndüm dolandım bir ne var ne yok diyerekten. Kardeşime olan özlemim de bir hayli depreşti. Küçücük çocuklar her ne kadar isteklerine göre giyinmiş olmasalar da...   Telefonum bozuk olduğundan çekebildiğim kadarını koyabildim. Daha estetik fotoğraflar çekmeyi istedim ama nasip işte. :)  Arkada görünen heykel de halkın tabiri ile meşhur öküzler. Efendim ben biraz adres bulma özürlüsüyüm. Bir de bakar körlüğüm var. Öküzler çok imdadıma yetişti çokk.