Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Patırtının Dik Âlâsı

 Uşaktan bildiriyorum yine. :)  En son bir bakıyorum Bilgen'de kalmışım. Kitabı hemen bitirdim. Eleştirisini de yapayım şimdi. Teknik açısından takdirlerimi sunuyorum. Kullanılan dil, uslup, anlatım vs. çok iyi. Okurken sıkılmadım, kendime öğütler aldım yazım konusunda. Kitabın adı Kürk Mantolu Madonna bu arada. :)  Şimdi olaya gelirsek. Tutturmuş gidiyorum erkek dediğin höt desin arada bir gürültü patırtı çıksın. Kitabın baş kahramanı doğası gereği çok pasif geldi bana. Bir de demeden edemeyeceğim. Yani bir dönemin sıkıntısı bu. Sıkıntı demem ne derece doğru tartışılır. İfadelere takılmadan derdimi söyleyecek olursam. Benim sıkıldığım durum şu ki, yasak olan ve sadece bir kere yaşanan bir birliktelik ve yıllar sonra öğrenilen bir evlat. Beklentim ne kitaplardan onu da bilmiyorum ya. Kitabı çok beğendim. Bu durum da tuzu biberi olsun. Son olarak bu konuda anlaşamadığım biri olursa şayet burçları suçlama kararı aldım.  KPSS'ye girdiğim günün akşamı bindim otobüse ama ne i

Bilgen İle

 Benim söylediğime itiraz edip de aynı şeyi ısıtıp önüme koyan ve söylerken ufacık bile yaratıcılık göstermeyen insanın varlığına şükranlarımla.  Faydalı olduğunu düşündüğüme alayla tepki verene gözlerimi yumarak bana faydası olana akıl yoracağım şimdi.  İş hayatında hiç bu kadar fazla teşekkür almamıştım. İş arkadaşlarımdan Bilgen'e çok ama çok teşekkür ederim. Son zamanlarda her şeyin maddiyat olduğuna artık ben de kandım. Maddiyata da bir anlamda da kandım.  Pazar gününden beri hastayım. Rahatsız edici bir baş ağrısı yakamı bir türlü bırakmıyor. Üstüne boğaz ağrısı da eklenince kulaklarıma sıra gelmeden sağlık ocağında aldım soluğu. Doktor hanımdan da ricada bulundum. Gömülü dişlerim var benim. Uşak'a ders kaydına da gitmem gerekiyor. Rapor yazar mısınız bana diye. Sağ olsun hemen kabul etti. Okulumu aradım, eğer sistem değişmedi ise sorumlu hocamla beraber oraya gitmeden halledebileceğiz konuyu. Doktora da minnettar kalacağım.  Dün yine lise arkadaşlarımla son bulu

Şikayetten Yola Çıkarak

 Şikayet nedir? "Bulunan durumdan, yaşanılan olaydan, muhattap olunan kişiden memnun olmadığını, rahatsız olunduğunu dile getirme" demiş bir sözlük yazarı. Yani evet kast edilen hemen hemen bu. İlla da bir kitabi bilgiye sahip olmak gerekmez. Zaten benim kasıtlarım problemli, isteyen istediğini anlıyor kafasına göre yorup edinimler kazanıyorlar benden önce başkalarına danışıp şikayetlerini zorlamazsam eğer belirtme zahmetinde bulunmuyorlar.   Şimdi vaktinde belirtilmeyen şikayetiniz büyüyüp büyüyüp çığ olarak size dönecektir. Gelin hemen söyleyin kurtulun. Geç gelen şikayet üzerine eylem beklemeyin kılımı bile kıpırdatmam.   Sonra uslup..  Bu konuda benden daha problemlileri de olduğunu gördüm ya ne gam. Ağız burun eğerek ifade etmekte hiç başarılı olmuyorsunuz bilginize.   Kabulümdür ben de biraz agresif takılıyorum. Ama bu konuda epey bir ilerleme kaydettim. Azalacak azalacak. Ben yaptım olacak. :)  İş çıkışı ve ben yine çok yorgunum. Kafamda yazacak ç

Sayın Konsantre

 Sevmek çok şey demektir.  Uzun yıllardır konsantrasyon problemi çekiyorum, farkındayım. Farkında olmak keşke bir şeyler kazandırabilseydi bana.  Hep diyorum şunu çalışırken konsantre olamıyorum, aklım dağılıyor, kafam başka yerlerde. Bir türlü derdimi anlatamadım. Yeterince çabalamamakla suçlandım hep. Çaba gereken noktada konsantrasyon eksikliği yaşanamaz mı? Şimdi yine farkına varıyorum ki çaba denen şey dikkat gerektiriyor ve yer yine sayın konsantre'nin kapısına çıkıyor.  Şu noktada akıllı taklidimden fire verip biraz kendimi irdeliyorum. Kalsin tozunu yanlışlıkla kalzinole boşaltırken kafamda bambaşka bir şey düşünüyordum ve şu an kafamda hayal kurmanın bile bedeli olduğunu düşündüğümden o an ne düşündüğümü hatırlayamıyorum. Çok daha zor olanı yapıyorum yani normal düşünenlerden.  Kararlıyım bu problemi artık çözüp etrafımdakilerin yargılarıyla vakit kaybetmeyeceğim. Sonucunda bir şeyler elde edip iyisiyle kötüsüyle mevki sahibi olduğumda kazananın ben olmayacağını b

Bunu da Yaz

 Yazıma başlarken hemen unutmadan söyleyeyim iki adet gömülü yirmilik dişe sahibim. Çok korkuyorum. Bu tür ameliyatları izlemek hobilerim arasında yer alırken ve asistanlığını yaparken şimdi ne yani hasta ben mi oluyorum.  Öyle korkmayın gibi avutucu sözler söylerken hastalara tamamen atıyordum. Nasıl korkmasın insan. Oradan bildiğin operasyonla kemik parçası alıyorlar. Korkun. :)  Zaten bu gün de cerrahi vardı klinikte. Yorgunluğumu tarif bile edemiyorum.  Bayan hastalar lütfen karşı cinsinize sahip olan hekimlere asılmayınız. Çok komik oluyor, anlaşılıyor. Orada görevli dururken kapıya yaslanıp "... Beyy ben geldim" demeniz hiç bir anlam ifade etmiyor. Hastadan kafasını bile kaldıramayan doktora sahibiz neyse ki. Tabi orada çok aşağılarda neler düşündünüz bilemeyeceğim sayın referansı sağlam olan hasta.   Şimdi prosedürler ve ben farklı şeyleriz. Yani öyle olmayı umuyorum, demem o ki: Hastalara gülmeli. Yani hastadır, yazık. Ama bu hastaların pek hasta ps

Bozuk Tartı ve Börülce

 Geçen gün tartıldımdı. Bir baktım ki tartı ciddi ciddi 44'ü gösteriyor. Ne yalan diyim sevindim. Yaşasın kilo vermişim diye. Zaten uzun zamandan beri yemek yiyemiyorum.  Annem yemeye yemeye küçüldüğünü iddia ediyor midemin. :) Zorla bir şeyler yedirmeye çalışıyor. En son 3 yıl önce böyle girişimlerde bulunurdu. Çok zayıf bir çocuktum ben daha da evvelinde.  Duş alma günleri benim için pek keyifli geçmezdi. Annem hep azarlardı hiç yemek yemiyorum diye. Bir de "vurmaya bile yerin yok, korkuyorum kırılacaksın diye" derdi. Bilinç altımda dayak yemeyeyim diye yemek yememe durumu olabilir mi ki?  Her ne ise. Bir ara o kadar zayıftım ki üstüne ameliyatlarım da gelince mama vermişti doktorum bana. Süte karıştırıp içiyordum zorla. Her kontrole gittiğimde doktorum kilo almayacaksın diye ikaz etmekten de geri kalmazdı hiç ama.  Allah'ım bir de komşumuz vardı. İş yerindeki bir bayanla aynı dönemde aynı ameliyatları geçirmiştik. Gelip gidip bize onu anlatırdı. Yok şu kad

Kilise İçin Isınma Turları

 Uzun süredir kiliseye gitme düşüncesi var aklımda fakat her pazar da insanın işi çıkmaz ki ama. En nihayetinde bu gün gittik babamla. Saat 13:00'de ibadet saatidir diye düşünmüştük. Gittik fakat bitmişti ne yazık ki. 09:00'da başlayıp yarımda bitiyor dediler. Haftaya artık nasipse.  Orada görevli olan beyefendi sağ olsun bana bir odayı gösterdi. Hz. İsa ve Meryem'in tabloları vardı duvarda. İbadet sonrası olduğundan içine kum dökülmüş demir, içi derince iki tepside yakılmış mumlar vardı. Öyle zannediyorum ki o tablolar orijinaldi. Hangi döneme, kime ait olduklarını falan araştırmam gerekecek. Hafta içi eğer işten vakit bulabilirsem okumak istiyorum.  Madem yetişemedik ibadet saatine, babamı oradan işe gönderdim ben de bahariye caddesine doğru yol aldım. Gezdim, değişiklik olsun diye birkaç mağazaya girdim çıktım hemen. Sıkıldım çünkü. Oturdum bir banka insanları gözlemledim. Karşı kaldırımda bir genç gitar çalıp şarkı söylüyordu epey bir onu gözlemledim. Bir ara cebin

Harçlar

 Evet, biliniyor ve biliyorum. Ben talep ediyorum devletin ücretli olan eğitimini.  Adil(!) bir sınavdan sonra devlet üniversitesine yeter ki yerleşebileyim diye öğrencilerin tüm çareleri kullanması ve maddiyatla sonuçlanan son çare ikinci öğretim. "Kendi düşen ağlamaz."  Öğrenci dediğim kendini paralayıp devletin üniversitesinde okumaya hak kazanmış ve devleti kalkındırmak birincil görevi olmuştur. Zira harç ödenmeden eğitim-öğretim sürecine müdahil olamaz.  Öğrenciler! İlk hedefiniz bankalardır.  Madde literatüründe para evrimleşerek canlı halini almıştır ve öğrenci milletinde bol miktarda mevcuttur. Bu durumdan sıkılan öğrenci sırf değişiklik olsun diye devletten canlı borç alır.  En nihayetinde her canlıya üreme bahşedilmiştir.  Kızgınlık ve öfkenin bizleri bir yere vardıramayacağını defalarca tecrübe ettik toplum olarak. Bedeli gencecik üniversite öğrencilerinin hayatlarıyla ödendi. Ziyanlık.  Şimdi efendim, açık öğretim ve birinci öğretimlerim ödediği mikta