Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Komünizm Propagandam

 Başımın belası sunumlarımdan sonunda kurtuldum. Sorunsuz atlatabildim bu süreci neyse ki. Yargıların kurbanı komünizmi anlatabilmek için ilk cümlem "komünizm öcü değildir arkadaşlar sokakta sorulduğunda korkmayın" oldu. Söylemeden edemeyeceğim. Bu cümleyi İstanbul'da bir toplumun içinde söylesem daha farklı ve tatminkar tepkiler alırdım. Sadece hocamız gülümsedi. :)  Konuyu anlatmaya bir tablo ile başladım. Bu tabloda TKP'nin genel başkanı, kurucusu, hangi tarihte kurulduğu, öncülü gibi bilgiler yer alıyordu. 2001 yılında kurulduğunu söylerken daha önce de bir kaç defa kurulup kapatıldı fakat en son 2001 yılında kuruldu diye de bir not düştüm. Bir arkadaşın söylentisini hoca ciddiye aldı ve söz hakkı verdi. "Mustafa Suphi 2001'de yaşıyormuş mu ki?" dedi. Ben de sözünü bitirir bitirmez başta da dediğim gibi birkaç kez kuruluyor bu parti ilk kurucusu Mustafa Suphi'dir dedim. Ve ardından gülümsedim. Bence bu gülümseme biraz tehditvariydi. Zaten konumu

Bir Melek Daha

 Şimdi benim bir tane Deniz ablam var daha evvelde bahsetmiştim. Annemin pek değerli manevi kızı. Benimse yaşıma başıma boyuma posuma kısacası kendime bakmadan kıyasıya inatlaştığım ablam. Ve pek değerli takipçim. Bebek bekliyor kendileri. Sevmeye varım.:)  Benim de kafamı kurcalayan bir soruya bu gün parmak bastı kendisi ve bebeğimle benim aramdaki ilişki nasıl olur diye bir soru yöneltti. Bende istek üzerine aldım elime kağıt kalemi. -ne kağıdı ne kalemi geçtim tuşların karşısına-   Dedim ki içimden benim gibi bir evladı olursa eğer çok üzülürüm. İnanın üzülürüm. Mantıklı olmak gerekirse, malum ben kötü bir evlattım. Çok üzerim yani; çocuğu üzer, üzülmesini istemem.   Ablam ve bebeği  Şimdi o evlat bence şanslı olduğu kadar bahtsız yavrucak. Neden mi? Hemen açıklıyorum.* Fazla korumacı olacağından çocuk sıkılacak. Bütün bahtsızlığı bundan ibaret.  Zeki bir anne olacağından evladı saçmalayamacak. Şimdiki gençlerin halini gördükçe geleceği hayal edemiyorum. Allah'tan şahane bi

Maviyle İmtihan

Resim
 Fikrimin sonbaharında köyüme gittim.Tertemiz deniz kokusunu içime çektim. Sonra babamla bir olduk, annemi birazcık bekletip Fatsa sahilde birer bardak çay içtik. Alabildiğince maviye arkanı döndüğünde seni yalancı çıkaran yeşillik. Daha sonra da hep birlikte annemin köyüne geçtik.   Çocukluğumdan kalan anılar ile evin harmanı bir oldu düşlerime serdi o günleri. Beş yaşındaydım. Yaşımın bilincinde miydim bilmiyorum. Koskoca bir yıl sadece yaşlılarla arkadaştım. Ben her şeyi bilirim huyumun temeli burası sanırım. Uzun ısrarlarımla anneeanneme kendime pazardan bir top aldırtmayı başarabilmiştim. Şimdi yerinde yeller esen evimizde kuzinenin borusunun altı topum için en uygun ve en güzel yerdi. Gözlerimden uyku akıyordu bir ara. Sonrasını anımsayamıyorum.    Ertesi gün topumun şekli daha çok bir yumurtaya benzemişti. Ve sanırım fizik kanunlarıyla ilk tanışmam bu şekilde oldu. Daha eskisini inanın hatırlayamıyorum. Bir ara ıslak bir kağıt bulmuştum. Evdeki diğer kağıtlara yazmam yasaktı.

Aksiye çalan agresif evlat

 Biraz agresif bir evlat olduğumu ilk ve son kez söylüyorum. Aksi de olabilirim. Objektif olma çabalarıma katkı olsun diyerekten.  "Şu okulu bir bitir de...." ile başlayan cümlelere karşı alerji geliştirdim. Alerji geliştirilir mi? Ben geliştirdim bakın. Bu cümlenin sonu ister maneviyatla bitsin, ister maddiyatla. Beni kızdıracak belli.  Hayır bir kere bu cümlenin sonunun olumlu bitme olasılığı bile yok. ( Çabalıyorum!)  Hayırsız bir evladım ayrıca. Bunu diyebilmem için hayırlı evladın tanımı yapmalıyım önce.  Hayırlı evlat tanımı: Hani şu daima başarılı olanlar var ya işte onlar.  Çok kötü şartlarda olup da okuyan insanları takdir edebilmeyi istedim ben de hep.  Kendiliğinden ders çalışan çocukların içine büyü kaçtığını düşündüm uzun süre. Matematikten çok iyi alanların benden zeki olduklarını benim kabullenmemde inanın bir sorun yok. Mesele ebeveynlere kabul ettirebilmek. Trigonometri, türev, integral, polinom karışımı bir soru düşünün. Kendimi bilim adamı ilan ediyor

Vizeler ve Hamide

 Bir hafta sonra da böyle umutvari olmak dileğiyle...  Bayramda çalışırım bayramdan sonraki bir hafta olan sürede çalışırım derken vizeler geldi. Ve bende son gün çalışanlar kategorisine kendimi layık gördüm. Şimdiye kadar iyi gitti sınavlarım. Onbir dersten henüz üçünü atlattım.Önümdeki sınav tablosuna  baktıkça içim kararıyor ne yalan söyleyeyim. Vermeliyim şu başıma dert olan derslerimi.   Ezberci sistemde öğrendiğim ne var? Bende işten zevk almaya çalışıyorum. Grup çalışmaları yapıp hepsini ezberleyip sorulu cevaplı çalışırken bilmek hoşuma gidiyor. Kimse tarafından hatırlanamayan sorunun cevabını bildiğimde bildiğiniz ilk okul öğrencisi oluyorum sevinçten. Fakat bu gün sınavda bildiğim sorunun cevabını yazmayı unutunca nasıl canım sıkıldı bilemezsiniz. Hamide özüne dönecek zamanı buldun dedim.  Ben olayı abartıp Tûba'nın da derslerine kafa yordum. Önden gidiyorum seneye hazırlık. :)  Bu arada benim güzel bakışlımın sevilme fobisi olduğunu farketmiş bulunmaktayım. Aşı

Bu Ben Değilim.

 İki haftalık tatilden sona Uşak'a dönerken son anlarımın beni şaşırtmasıyla başlıyorum yazıma.   Gece yolculuk beni çok yoruyor diyerekten perşembe gündüze aldım biletimi. Çarşamba akşamı -sağ olsunlar- iki kere misafir ağırladık. İlk gelen misafirlerimiz komşularımızdı. Çay ve annemin enfes revani tatlısından ikram ettik. Bir tanesi mahalleden bir bayan. Daha önce ne gelmişliği vardır evimize ne uzun bir muhabbetimiz. Geldiği gibi başladı kızım şöyle başarılı böyle başarılı. Şimdi kadının hitabı kuvvetli olduğundan benim temiz saf yürekli annemi etkileyecek. Hatta tabiri caizse zehirleyecek. Hemen aldım elime dizginlerimi. Bekliyorum en ufak hatasında yerden yere vuracağım. Çok geçmedi üzerinden soruverdi.  -Senin bölümün neydi tatlım? -"Kamu yönetimi" dedim tebessüm ederek.   Buradaki gülümsemem tamamen içtendi. Belirtmek isterim.   Ama gel gelelim teyzemin ettiği laf. "Eh artık belediyelerde falan çalışırsın." Bende "başka şeyler düşünüyorum"

Ten İle Tin

Resim
Ürkekti şimdi bedeni Cahildi tecrübeleri Keşfettiği kadınsılık Kaçamadığı çocukluğunun Utangaçlığına yenikti, yârin kollarında. Gerçekti soyut olan Dokuz sekizlik ritmindeki serçe yüreğiyle Dolandı boynuna yârin gizlenerek, sımsıkı. Göz hapsindeydi kıvrımları Üryandı savunmaları kazanılmış bir günaha. /İncesaz eşliğinde Saflığıyla kamaştıran tellerin Önüne çekilen perdelere Basılan parmaklar fikir kanatır/ Somuta değen duygularına kurban Bir Beden kaldı elinde Fikrinin biçimlendirme aczine Bedel diye belki de… Hayallerin rüyalara aktarımı muntazamdı. Narsist sendromların en kuytularında Şimdi kabustu uykuları… 

Öyle Şey...!

 Tüm yargılara tebessümle diyerek başlıyorum yazıma.  Benim kamu yönetimi okuduğumu bilmeyen pek azdır. Siyasal Partiler ve Baskı Grupları dersinden ödevim var. Bir parti veya baskı grubunu ele alıp, araştırıp sunum yapılacak. Malumunuz bağımlı olduğumdan internette gezinirken gözüme bir parti takılmıştı. Hakkındaki bilgim sıfır. Üzerine de bu ödev denk gelince bu partiyi seçeyim dedim. Herkes ya iktidarı seçecek ya muhalefeti ya da son dönemde popüler olan partileri. Bendeki mekanizma nasıl işliyor anlamıyorum. Sanki çok becerebilecekmiş gibi zor olanı seçeceğim. Adını pek nadir duyduğum ikinci duyduğumda çoktan unutmuş olduğum bir partiyi seçtim.  Hangi partimi?   Merhaba yargılarınız.  Türkiye Komünist Partisi.  Şu partiden ödevim var dediğim anda başka parti bulamadın mı?  Sorusuyla karşılaşmadığım olmadı. Daha sonra partinin yetkili binasına gidip görüşme yapmam gerekli. Aman yalnız gitme!  Neden?  Ne olur ne olmaz.  İyi hadi. Büyük sözü dinledik kuzenimle çıktık Ümraniye çar

Reklam

 Bu gün konudan konuya atlayıp biraz kafa karıştırabilirim. Bu durumdan siz okurları haberdar etmekte yarar görüyorum.     Sonbahar yeni geldi bu şehre ve gitti hemen. Adam akıllı hüzünlenemedim bile. Tekrardan muhasebesini yapamadım vazgeçtiklerimin. Sağda solda anlatıp da kurtulmayıda denemedim. Güçlü biri olduğumu sanarak kendime en güzel yıpratma yöntemini uyguladığımın farkındayım ya. Neyse, ziyanı yok.    Sunum...  Hatırladıkça mideme ağrıların girmesine engel olamıyorum. Daha önce tecrübem olmadı değil bu konuda. Fakat hepsinde aynı son. Unutulan bilgi ve baş dönmesiyle toparlanamayan konu. Öyle ki daha bir hafta olmasına rağmen heyecanımın boyutu abartıyı bile aşmış durumda. Bu süre zarfında her gün okuldan geldiğimde "Tûba ben okulu bırakıyorum" sözlerinin beni nasıl rahatlattığını anlatamam.   Bu gün derste Sayın Yardımcı Doçent bir soru sordu ve ilk derste anlattığını söyledi. O derste bulunmuştum fakat sorusunun cevabını hatırlayamadım. Benim gibi 80 kişi de hatı

Gülüyorum Şu

Resim
 İmdi efendim malum ingilizce olmazsa olmaz. Hele bir de iibf mezunu olacaksanız dil öğrenmek size farz kılınmıştır. Bizde Tûba'yla birlikte Uşak'ta bunun için kursa gitmeye karar aldık uzun zaman önce. Bu gün gidelim yarın gidelim derkene o gün dünmüş meğer.  Birlikte merkeze gittik ve tavsiye edilen kurslardan birine girdik bilgi almak için. Yönetimde duran kız daha yetkin birini çağırdı bilgi vermesi için. Gelen bayan genç, sarı saçlı, hoş bir bayandı. Öğretmenmiş kendileri. Bizi kurs hakkında bilgilendirdi sağ olsun. Sonra isimlerimizi not aldı. Fakat bende bir gülme en gizlenemeyeninden. Tûba anladı beni. Fakat kadıncağız anlayamadı tabi siz okuyanlar gibi. Sevgili oda arkadaşımın adını yanlış yazdı. Nasıl yazar! Orada yumuşak g "ğ" gördükçe bana o kursu bedava verse de güleceğim. Konsantrasyonum sıfır. Artık çıkalım dercesine bakıyorum bizim kızın gözlerine ama nafile gözlerindeki o ışığı gördükçe durum iyice kötüleşiyor. Sonunda çıktık. Çok ayıp olduğunun far

Ses Kapanı

Kadere kırptığın gözünde morarmış bir damla. Yalancı doğrular onlar, kanma! Kır bilincin zincirlerini, korkma! Aynada kırılandı ışığın tarifi renklerin varlığı şaibedeyken gözün görmediği karanlıkta bir mum yak, durma hadi! Bir kıvılcım tutuşturabilir yaşama küsmüş ateşi acıların kahkahası hazzı küçümsüyor mu ne? düşenin düşüne mi mühürlendi düşünce? üstüne molozlar dökülüp Nil’in yatağını kim değiştirdi dün gece? en derin uykularımda kimdi çeken yorganımı benim sessizce? ruhum nerede, ey madde! Bedenden bir boy büyük daima fotoğraflara yansımayan yanım. Alışamadı gitti akşamın sessizliğinde böyle kaybolmalarıma benim… İşte! Tam şu nota varlığımın merkezi diyorum ona. Üzerine basılan diyez kadar narin ve derin S/es ver sessizlik! Az ötende bir yerdeyim. Doğru yalanlar bunlar, kanma. Ey akıl, kır zincirlerini sen bana bakma!             Ortak bir çalışmanın ürünüdür. Aynı zamanda blogumun tasarımı için kendilerine buradan teşekkür ediyorum.

Yasak

Resim
 Kendime ettiğim itiraflardan sonra bir haftalığına internete girmeme kararı aldım. Bağımlılığım damarlarıma kadar işlemiş durumda ne yazık ki. Nabzım beni fazla sınamaya başladı bu sıra. Daha önce de yaşadığım bir durum olduğundan önüne geçmeyi başarabiliyorum neyse ki. Bu durum geçecek en yakın zamanda. Buradaki kadar neşeli olmayabilir aşamalar. Ama sonuç daha sağlıklı olacak. Hoşçakalın. :)

DÖNÜŞ

 Sakin bir cumartesiydi dün. Bir o kadar hüzünlü. Bir önceki gece oda arkadaşımla birlikte odamızda kilise atmosferini anlamaya çalışırken uykumdan vicdanımı teselli edici fikirlerle uyanmıştım. Gereksiz olduklarını ayıkınca fark ettim. Zira insan geceleri daha bir duygusal oluyor. Vicdan fazla mesaide başının yastıkla birleştiği yerde.  Kahvaltımızı aldık ve mutfağa geçtik. Televizyonun kumandasını aldım elime ve kanalları gezinmeye başladım. Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray ve yakışıklı jönü Kadir İnanır'ın filmine rastladık. İzlememek büyük kayıptı. Her ne kadar duygularımı kazandığımı düşünsem de pek bir yol katettiğim söylenemez. Göz yaşlarının hakim olunamadığı sahnelerde izleyici olarak psikolojik tahliller yapan bir beyne sahibim. Yazıklar olsun!  Düşene vurmak kolaydır derler. Düşeni korumak da zor görünür fakat o da kolaydır derim ben. İbrahim kurbandır sisteme. Gülcan neye kurban? İsmail Hasan iffete kurban. Peki ya Öğretmen? Sorularımın cevabı bir tek gerçeği g

H`islenen K`adın

Kahvemin telvesine vuran güneş, Nemli kumsalına götürür seçimlerimi. Bir bebeğin kirpiklerinde seyir sanrılarında, Fikirlerinde raks eder bedenim, Karanlığın karasında... İdrakimin ezber serzenişleri sanadır, Güneşli Ağustos akşamlarında. Sustur gözlerini ahlakına yandığım adam! Ömürlük bir dakika ela renginde İndirme sakın o çerçeveleri, kâinatım kararacak. Kandırılmış mıydı fikrim, yoksa hissim mi, beni aldatan Bir ihtimal, gözlerim miydi yanılan? Tüm somutluğuna inat… Yürek çeker tenden önce. Göz kapaklarında bilinenin merakı… Soluksuz kasılmaları tadamamış sol omuz altı. -Anlatmayacağım, bakmayışındaki iltifatı- Üçüz yaşanan şizofrenik sancılarda Panzehir niyetine sonbahar, Bakmakla görmek arasında yaşantın var. Cehaletin cehaletle örtüldüğü dünyanın yarım çocuğu. Aşağılanmışlıkla yoğrulmuş gayretlerinin silsilesi. Deniz kokulu sözlerinden umut ver, der gibi Ezgilere küstüren elvedalara savurma beni. Hamide özdemir

Herkes-miş!

 Bir kaç aydır "yazmaya" çalışıyorum. Yazdığım her dönemde de sadece 'çalışıyor' olacağım. Yakaladığım ilk fırsatta da kendimi anlatmak gibi bir gayem olmadığını söylüyorum. Bunu daha çok dize gelmeyen dizelerimle anlatmaya çalışıyorum. Ne kadar doğru tartışılır.Lafı dolandırmadan söyleyipte çekip gitmek istediğim yazılarım da oluyor, anlatmakta eksiklik duyduğum yazılarım da.  Kimse benden kibarlık beklemesin diye isyan ettiğim çok oldu reel yaşamımda. Özel gün kavramım yoktur. Bir tebrik iletmeyi, aramayı vs. gereksiz buluyorum. Bu duygunun neyden kaynaklandığı konusunu sevgili psikiyatrlara bırakıyorum fakat dizi takip eden bir çok insanın aklına gelen ilk teşhis doğrudur. İçten edilmeyen bir tebriğin anlamsız olduğu kanaatindeyim. Bazen kabıma sığamaz durumlarım da olur bu hususta. Daha sonra formaliteden de olsa edilen bir tebriğin ne kadar çok mutlu ettiğini görmek utandırıyor beni bu fikrimden. Sonra müthiş bencil biriyim yani herkes kadar. Ukalalık vazgeçilme

Ayrılık vakti mi dersin an?

Ben galiba insani duygularımı tekrar kazanıyorum. Buna benim için ne kadar kazanç denebilirse tabi. Harika bir yaz tatili geçirdim. Harika anlar yaşadım. Hep istenen ve hayal edilen. Ve bitmesinden dolayı şuan üzüntü duyuyorum. Dün yorucu bir günün bitimine doğru diş doktorları misafirimizdi. Bir önceki akşamdan annemle birlikte birbirinden lezzetli ikramlar hazırlamıştık. Ve çay. Bir karadenizli olarak olmazsa olmaz diyebileceğim şeylerden biridir. Oturduk hoş muhabbetler ettik. İş hayatını özlemişim dedim ve dediğim anda bu fikrimden vazgeçtim. Rahattım böyle tadını çıkarmalıydım. Misafirlerimizi yolculadıktan sonra bavulumu hazırlamaya koyuldum.   Annem hiç yardım etmedi. Ne bencil kadın yahû. Çok üzüldü.:) Kıyamadım bende tabi. Birbiri üstüne eleştiriler yağdırdı sesimi çıkarmadım. Onunda tepkisi böyleydi işte. Daha sonra yattık. Daha doğrusu ev halkı yattı ben uyuyamadım. Kardeşime gözüm takıldı bir ara. Melek… Sabah erken kalkıp hazırlandım ve servise binip otogara gittim. Otobüs

Bütün Suç Lidyalıların

Benliğin enginlerinde gezen birine konuşmanın verdiği rahatlatıcılıktan mahrum ettiğim suskunluğum bile faydasız. Bakışlarım yine muhtaç sistemine yandığımın adaleti.  İsyanım sistemedir. Seçkilerim olmayan yaşatılanlara. Lidyalıların icadına. İblise tapan kalplere. Egonun sonsuz zaferine. Nefsin iktidarına.  İnsan kime denir sorusu geliyor aklıma. Devlet hastanesinde kontrol için kapısına gidilen ve burada bakmıyoruz sözleriyle özeline davet edendir. Şikayetlerini dile getirdiğinde de müslüman geçinip din dersi verendir.  Yasal olmayan bıçak parası yüzünden ameliyata girmeyen doktor da insandır. Milyon dolarlık villasında sefasını sürer.  İşini gördürmek için yağcılık yapan hasta da insandır. Bencilliğe sözlü destek de gereklidir kulakları da tatmin olmalıdır süper hekimin. Çekinmeden söylüyorum yağcılar, ne hikmetse kedi yavrusu gibi üremektedirler her eşikten.  Sessiz kalıp kaderine razı olanda insandır. Mucize bekler olanca cehaletiyle. Bilgini de susturulur işte. Araya muhtaçlık g

Yıldızlar Tutamaz

 Bayram...  Herkese gelen bayram bana gelmedi. Ruhuma gelmedi de denebilir. Son bir kaç senedir aramız pek bozuk zaten. Yapay gelmeye başladı kutlamalar. Sabah uyandığımda telefonuma daha önce olmadığı kadar mesaj gelmişti. Hiç hareketlenme olmayan mesaj kutuma gelmişti anlaşılan bayram(!) Kardeşime de gelmişti içinde melekleri kıskandıran bir sevinç (en temiz, en saf, en doğal olanı). Komşulara da gelmişti bayram büyük akrabalara ziyarete giderken "sağ olsunlar" tıklayarak geçtiler kapımızın önünden.  Çamlıca'ya çıktım bu bayram. İstanbul'un en güzel tepelerinden birinde, boğazın sularında güneşin asil batışını izledim. Gerek turistlerden gerek yerli halktan çeşitli yorumlar ilişti kulağıma. Kimi eşsiz olduğuyla ilgileniyordu kimi Allah'ın varlığındaki lutfuyla. Ben mi? Ben fikirlerle ilgileniyordum. Beynimin en ücra köşelerine takılmış anılarımla, vicdanımın en duyarlı yanıyla, umarsızlığımın boyutlarıyla.  Ve İstanbul. Bir yüzünle daha tanıştım bu gece. Bir

Çınaraltı

Resim
 Hangi gün olduğunu tanımlayamıyorum sormayın. Takip edilmediğimden sorulmayacağını da biliyorum hani ya neyse. Harika bir zaman dilimi yaşadım geceli gündüzlü. Lise arkadaşlarımla ayrılmadık hiç. Görüşüyoruz hala. Dün iftar için buluştuk Çınaraltı'nda, boğaz köprüsüne karşı. İstanbul aşığıyım efendim. Birde en kıymetli dostlarım  yanımda olunca değmeyin keyfime. Fotografla belgeledik o anları. Sizler için de bir tane koyuyorum fakat karede hiç birimiz yer almıyoruz. Bu aralardaki merakım da fotograf çekmek olduğundan bulduğum fırsatta çektim bu kareyi.  Biraz yürüdük sahil boyu. Didem'e geçtik daha sonra kalmak üzere. İnternette bakındık bir süre bütün sınıfı andık iyisiyle kötüsüyle. İlk muhabbeti nerede ne okuduğu idi avımızın. Bir öğrendik mi bırakmıyorduk peşini. En çok da kopya çekmenin vermiş olduğu şevkle ettiğimiz kavgalardan dem vurduk. Ve daha neler neler. Sahura kadar uyumadık. Sahurdan sonra da uyuyamadık. Fatmanur tutturdu benim uykum yok sizde uyumayın. Biri ş

Ağlayan Kaya

Kaç yürek avuntusu eder Kaç masum ihanete gebe  Tutucu bedenin açlıklarında Kaç yüreğe ateş verdi Kaç mahrem düşe girdi bir sevda /Hasrete yenik yüreğimin  umutsuzluk dansıdır bu / Sana aidim sevgili Hasretinde bile  Şehvet! Bu küller, onun mirası. /Ayık içtim seni dün gece/ Yok içimde fırtına Zamanın üzüntüyle alaşımı Onurlu bir mazoşist edasında Kaybolan zamanım sözlerinin gizinde Suallere cevabım o anın çok geçmişinde Beyninin hükmettiği dudaklarına resti çek Etmesin tek kelam!  İçimde hala vurgunun. -Islak esen rüzgâr  Buklelerimden bir tel daha al götür. Eyvahlar olsun bana  Öksüz bir çocuğun  Ela gözlerindeysen eğer hâlâ. Sevgimden akıttığım sen  Çağlayanları hayrete düşüren Bir damla göz yaşım ol Kurutsun o damla Ağlayan Kaya'nın yaşlarını...

Düşünme Üzerine

 Düşünüyorumda düşünmü'yorum.  İki hafta sonra gittiğim kontrolden bahsedeyim. Gizlice düşüneyim bu arada ne düşünmediğimi.  Yine sıra beklerken kapıda yine bir mahkum geldi. Yaşlı bir amcaydı bu sefer. Başı dik. Yine yargılar savruldu bir bir. Dile geldi öncekinden farkı. Çirkin şeylerdi. Hemen cinayet suçunu yapıştırmışlardı sanki bu ülkede bir tek bu suçtan hüküm giyiliyor gibi. Atlayıverdim oradan hadime olmayarak süper bir yargıyla siyasetten girmiştir belki diye. Ve karar verdim kulağım bazen duymamalıydı. Bu hastalığın bana kattığı bu olmalı diye düşündüm. İçeri girdim doktoru dışarıda görsem inandıramam bu doktor diye. Samsunluymuş hemşehrim çıktı. Biraz sohbet ettik kontrol esnasında. Testler sonucunda "doğru Uşak yollarına hadi" dedi.:) Bende illa yapacağım ya bir antikalık(süper ego sahibi olduğumdan kendimi övmeyi kendilerime borç bilirim.) "tarzınızı da çok beğendim Doktor Bey" dedim. Oda "hadi hadi geçmiş olsun" dedi gülüşerek ayrıldım

"Hay Aksi" Eseri Üzerine

 Hastaneler; paranın dünyevi iktidarı, yediden yetmişe muhtaçlıkla dolu, sevinçin maddiyatla kursaklara dizildiği mekan ve ölümün en somut hali..  Yaşlanmak yaşla olcak işse ben baştan pes ederim bu işe. Yaşanmışlıkla olacaksa eğer   91 doğumlu bir neneyim . İnat güzel şeydir tadılmamışları tatma fırsatı verir sana. Gençleştiriverir   91lik neneyi söz konusu dünyevilikle inatlaşmaysa. Kökleşmiş alışkanlıklara bile sırtını döner galibiyet hırsıyla.  Farkındalık basar birden tüm bedeni. Bütün duyulardan uzaklaşmak ister. Hayatı yeniden anlamlandırmak istercesine…  Değişimin sunduğu tecrübeye zamanı eklersek yaşlanırız. Rakamların katı değişmezliği yaşlandırır mı? Tecrübeye yaşantıya bağlı.  Olgunluk dediğimiz teorik yaşın gerektirdiği biçimde hatta birazıcık üstünde gösterilen davranışsa çocuk ruhlu olgunlarla karşılaşmak çokta zor değil. Hatta hep çocuk kalmak istediklerini söyleyerek kendi kefesine taş koyarlar.  Ruhun olgunlaşması ise bir avuç kuruntudan ibarettir. Dillendirmekse bezg

Gerçek Neydi?

 Nasıl bir gündü böyle! Geceden uyuyamamıştım sabah 1 saatlik bir şekerleme ile geçirdim tüm günü.  Fatma/nuruma gittim kahvaltıya lise hayatımın anlamına. Önce bir dolu sitem etti neden blogumda ondan hiç bahsetmemişim. Assolistler en son çıkar bu yüzden sona sakladım onu. Yemeğimizi yedik ve biraz oturduktan sonra Beykoz'a Didem'e gitme kararı aldık (şu durumda assolist Didem olmakta:)). Beykoz benim İstanbul'da en sevdiğim yerdir. Yaşanılası yer.  Nasıl başlasam bilemedim şu olaya. Otobüse gömleği lekeli bir genç bindi ağzının etrafında da kanlar vardı ve elinde bir poşet mendil. 20'li yaşlardaydı genç. Anlamaya çalışıyordum üzerindeki lekeleri ama bana arkasını dönük olduğundan göremedim pek ve birden yığıldı yere. Kendini kasmaya başladı. Ağzından kan gelmeye başladı ve kendini sıkıyordu. Sara nöbeti diye düşündü herkes. Şöfor Bey otobüsü durdurdu ve hemen müdahele etti. Normal nöbetlerden kısa sürmüştü bu yani daha önce başkalarında tanık olduklarımdan. Ve böyle
Nereden başlasam diye düşünürken piknik sonrasına ilişiyor gözlerim. Şiir yazdığım sitelerden birinde biri ile tanıştım. Fikir alışverişinde bulunduk. Daha doğrusu alan taraf ben oldum daha çok. Mümkün olduğunca çok geliştirmeliyim kendimi. İslamiyet öncesi kavimlerin hükmünü merak ettirdi bana "Sofie'nin Dünyası". Sorumlu tutulmayacaklarını öğrendim. Ve daha bir çok ayrıntı. Buradan teşekkürlerimi iletiyorum kendilerine sorularımın saçmalığına rağmen beni aydınlattığı için.   Daha sonraki günlerde annemin iş yerini ziyarete gittim. Annemin iş arkadaşlarından Deniz ablam balayı tatilinden dönmüştü. Kendileriyle atışmayı çok severim bu arada. İlla bir şeylere karşı olacağım ya o da illa tezimi çürütecek ya. Yine bir süre atıştık. Kim haklı bana ne ben öğrendiğime alın terimle kazandığım tecrübeme bakarım. Deniz ablamı da yanaklarından öper buradan gecikmiş tebriklerimi iletirim. Eşine de selam ederim...
Bir bakış kadar uzağının arefeside Uyutmayan sen düşüncesi. Ey yar Yar'endi, yare düşlerinde B'izler inşa ediyordu geleceğe. B'akamayan  gözler Bır'akmayan yaşlar şahit Sevgi yekta. Hamide Özdemir
Resim
 Hala duyamıyorum ve hala dengem şaşık.  Bu gün pazar ya evde erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamam meselesi gözden geçirildi. Adı üstünde pazar. İnanın binada bir tek bizim evden sesler geliyor sabah saat 8:00de. Sayın ev idare amiri Ayşe Hanım sağ olsun Kendimi bildim bileli üşenirim kahvaltı hazırlamaya. Zaten yiyemem de sabahları pek bir şey. Bunun üzerine de uzun bir vaaz verir Ayşe Hanım sağlıksız beslenmeden girip hastalıklardan çıkar. Geçirmediğim hastalık kalmadı sayelerinde. Neyse hükmüm kesin razıyım.. Tembellikse bu tamam. Ben kabul ettikten sonra neden her hafta aynı beklenti olur ve aynı konu gündeme getirilir anlamıyorum. Daha sonra pazar klasiğimiz olan temizlik faslına geçtik. Temizlikten sorumlu devlet bakanımız Ayşe Hanımın buna da diyecekleri oldu. Fakat beni de kendileri yetiştirdiğinden boynuz kulağı geçermiş misali ben söylendim kendilerine (hem suçlu hem güçlü de diyebilirsiniz daha önce de dediğim gibi düşünmek be/dava). Birazcık internetin başına oturdum. Gelen

Geleceğime Aradan Bakarken...

Atasım var geçmişimi camdan aşağı Ömür boyu minnetkarlığımı ekesim Vicdanı rahat kötülerden olasım var Rüyalar, sevinçler, gülüşler yazasım var.

Düşünmek Be/dava

 Önceki yazımda da bahsettiğim gibi birkaç gündür boğaz ağrısıyla uyanıyordum. Bu durum beni rahatsız etse de doktora gitmemekte ısrarlıydım. Yeterince vaktimi almıştı çünkü hastahaneler. Çocukluğumu almıştı benden. Hem... ayrıca güzel rüyalarda görüyordum sayesinde.  Eski iş yerimi ziyarete gittim. Çalıştığım günleri anımsadım. Bir diş hekiminin yanında asistanlık yapmıştım yaz tatillerimde, kışınsa part-time çalışmıştım orada. İş hayatı tecrübem oluşmuştu. Daha sonrasında arkadaşım Çağla'ya oturmaya gittim ve akşam eve döndüm.Biraz internette takıldıktan sonra kitap okumaya karar verdim. "Sofie'nin Dünyası" adını sıkça duyduğum ve yeni okuma fırsatı bulduğum kitabı okumak için biraz daha beklemem gerekiyordu anlaşılan. Kulağımda müthiş bir ağrı. İşten geç gelen yorgun babamla birlikte hastahaneye gittik gece saat 01:00 sularında. Sıra bekledik (ki bu sıralar ömür törpüsüdür yavaş yavaş tüketir sabrınızı birde hasta iken katlanılmaz). Çeşitli yerlerden insanlar geliy

anlatılmak istenenin kötü ifade edilişi

 Güzel bir rüya görüyordum sabah. Bu rüyayı hiç unutmamak düşüncesiyle uyandım rüyamdan. Gün içinde ara ara ne gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Bir kaçında başarılı oldum ama daha sonra zorlamadım, rüyaydı işte.  Güzel bir İstanbul günüydü bu günde. Nemden dolayı aşırı sıcak olsa da ben pek şikayetçi olamadım bu durumdan. İyi rüya görmeme sebep olan boğaz ve baş ağrılarımdan dolayı biraz kırıklığım vardı. Akşama karşıda -bana göre Avrupa yakası oluyor- düğünümüz vardı. Annemin dayısının oğlu evleniyordu. Kendilerini tebrik ederken beni tanımadığına emin olmama ramak var:). Daha önce görüp görmediği konusunda da şüphelerim var :).  Sahilde restaurantta yapılan yemekli bir  düğündü. Etrafımdaki herkes her şey hakkında yorum yapıyordu. Ne kadar yetenekli tanışlara sahiptim böyle..!  Vakit ilerledikçe rüzgar şiddetini daha da arttırıyordu. Önceden olsa bir kot altına da rahat bir ayakkabı giyip gidiyordum. Şimdi ne değişti bilmiyorum. O rahatsız ayakkabılarla ve kör olasıca herkesin beni