Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yıldızlar Tutamaz

 Bayram...  Herkese gelen bayram bana gelmedi. Ruhuma gelmedi de denebilir. Son bir kaç senedir aramız pek bozuk zaten. Yapay gelmeye başladı kutlamalar. Sabah uyandığımda telefonuma daha önce olmadığı kadar mesaj gelmişti. Hiç hareketlenme olmayan mesaj kutuma gelmişti anlaşılan bayram(!) Kardeşime de gelmişti içinde melekleri kıskandıran bir sevinç (en temiz, en saf, en doğal olanı). Komşulara da gelmişti bayram büyük akrabalara ziyarete giderken "sağ olsunlar" tıklayarak geçtiler kapımızın önünden.  Çamlıca'ya çıktım bu bayram. İstanbul'un en güzel tepelerinden birinde, boğazın sularında güneşin asil batışını izledim. Gerek turistlerden gerek yerli halktan çeşitli yorumlar ilişti kulağıma. Kimi eşsiz olduğuyla ilgileniyordu kimi Allah'ın varlığındaki lutfuyla. Ben mi? Ben fikirlerle ilgileniyordum. Beynimin en ücra köşelerine takılmış anılarımla, vicdanımın en duyarlı yanıyla, umarsızlığımın boyutlarıyla.  Ve İstanbul. Bir yüzünle daha tanıştım bu gece. Bir

Çınaraltı

Resim
 Hangi gün olduğunu tanımlayamıyorum sormayın. Takip edilmediğimden sorulmayacağını da biliyorum hani ya neyse. Harika bir zaman dilimi yaşadım geceli gündüzlü. Lise arkadaşlarımla ayrılmadık hiç. Görüşüyoruz hala. Dün iftar için buluştuk Çınaraltı'nda, boğaz köprüsüne karşı. İstanbul aşığıyım efendim. Birde en kıymetli dostlarım  yanımda olunca değmeyin keyfime. Fotografla belgeledik o anları. Sizler için de bir tane koyuyorum fakat karede hiç birimiz yer almıyoruz. Bu aralardaki merakım da fotograf çekmek olduğundan bulduğum fırsatta çektim bu kareyi.  Biraz yürüdük sahil boyu. Didem'e geçtik daha sonra kalmak üzere. İnternette bakındık bir süre bütün sınıfı andık iyisiyle kötüsüyle. İlk muhabbeti nerede ne okuduğu idi avımızın. Bir öğrendik mi bırakmıyorduk peşini. En çok da kopya çekmenin vermiş olduğu şevkle ettiğimiz kavgalardan dem vurduk. Ve daha neler neler. Sahura kadar uyumadık. Sahurdan sonra da uyuyamadık. Fatmanur tutturdu benim uykum yok sizde uyumayın. Biri ş

Ağlayan Kaya

Kaç yürek avuntusu eder Kaç masum ihanete gebe  Tutucu bedenin açlıklarında Kaç yüreğe ateş verdi Kaç mahrem düşe girdi bir sevda /Hasrete yenik yüreğimin  umutsuzluk dansıdır bu / Sana aidim sevgili Hasretinde bile  Şehvet! Bu küller, onun mirası. /Ayık içtim seni dün gece/ Yok içimde fırtına Zamanın üzüntüyle alaşımı Onurlu bir mazoşist edasında Kaybolan zamanım sözlerinin gizinde Suallere cevabım o anın çok geçmişinde Beyninin hükmettiği dudaklarına resti çek Etmesin tek kelam!  İçimde hala vurgunun. -Islak esen rüzgâr  Buklelerimden bir tel daha al götür. Eyvahlar olsun bana  Öksüz bir çocuğun  Ela gözlerindeysen eğer hâlâ. Sevgimden akıttığım sen  Çağlayanları hayrete düşüren Bir damla göz yaşım ol Kurutsun o damla Ağlayan Kaya'nın yaşlarını...

Düşünme Üzerine

 Düşünüyorumda düşünmü'yorum.  İki hafta sonra gittiğim kontrolden bahsedeyim. Gizlice düşüneyim bu arada ne düşünmediğimi.  Yine sıra beklerken kapıda yine bir mahkum geldi. Yaşlı bir amcaydı bu sefer. Başı dik. Yine yargılar savruldu bir bir. Dile geldi öncekinden farkı. Çirkin şeylerdi. Hemen cinayet suçunu yapıştırmışlardı sanki bu ülkede bir tek bu suçtan hüküm giyiliyor gibi. Atlayıverdim oradan hadime olmayarak süper bir yargıyla siyasetten girmiştir belki diye. Ve karar verdim kulağım bazen duymamalıydı. Bu hastalığın bana kattığı bu olmalı diye düşündüm. İçeri girdim doktoru dışarıda görsem inandıramam bu doktor diye. Samsunluymuş hemşehrim çıktı. Biraz sohbet ettik kontrol esnasında. Testler sonucunda "doğru Uşak yollarına hadi" dedi.:) Bende illa yapacağım ya bir antikalık(süper ego sahibi olduğumdan kendimi övmeyi kendilerime borç bilirim.) "tarzınızı da çok beğendim Doktor Bey" dedim. Oda "hadi hadi geçmiş olsun" dedi gülüşerek ayrıldım

"Hay Aksi" Eseri Üzerine

 Hastaneler; paranın dünyevi iktidarı, yediden yetmişe muhtaçlıkla dolu, sevinçin maddiyatla kursaklara dizildiği mekan ve ölümün en somut hali..  Yaşlanmak yaşla olcak işse ben baştan pes ederim bu işe. Yaşanmışlıkla olacaksa eğer   91 doğumlu bir neneyim . İnat güzel şeydir tadılmamışları tatma fırsatı verir sana. Gençleştiriverir   91lik neneyi söz konusu dünyevilikle inatlaşmaysa. Kökleşmiş alışkanlıklara bile sırtını döner galibiyet hırsıyla.  Farkındalık basar birden tüm bedeni. Bütün duyulardan uzaklaşmak ister. Hayatı yeniden anlamlandırmak istercesine…  Değişimin sunduğu tecrübeye zamanı eklersek yaşlanırız. Rakamların katı değişmezliği yaşlandırır mı? Tecrübeye yaşantıya bağlı.  Olgunluk dediğimiz teorik yaşın gerektirdiği biçimde hatta birazıcık üstünde gösterilen davranışsa çocuk ruhlu olgunlarla karşılaşmak çokta zor değil. Hatta hep çocuk kalmak istediklerini söyleyerek kendi kefesine taş koyarlar.  Ruhun olgunlaşması ise bir avuç kuruntudan ibarettir. Dillendirmekse bezg