Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Esti işte

 Yazmayalı epey oldu diyerekten geldim.  Yazmaya ara verdim, niye verdim. Baktım ki açık açık yazınca sanatsal değeri olan şeyler daha az üretiyorum. Sanatsal değer mi? İyiden de havaya girdim ben hee. :)  Bu güzel günlerin anların notunu tutmayı çok kıymetli bulsam da üşenir oldum yazmaya. Biraz içimden gelmemeye başladı. Sonradan okuması güzel oluyor diye not aldıklarım olmuş. Sonra taslaklarda silmiştim onları. Hangi akla hizmetse.  Neysem..  Dönem başından beri geldim burada ne yaptım. Deli gibi film izledim. Manyak manyak filmler. Sonra o karakterlerle özdeşim kurdum tek tek. Zorlu günlerdi azizim. Rüyalardan bahsetmiştim zaten. Çok seviyorum onları ya.  İnternetten okudum genellikle bir şeyler. Ne yazık ki kitap okuma alışkanlığım yok denecek kadar az. Şiir hep var hayatımda. Nesre merak saldım ufak. Sonra kurgu denen şeyin deli işi olduğunu hissettim. Nasıl da keyifli. Odadan çıkmayan, asosyalliğin dibine vurmuş birinin ihtiraslı, tutkulu aşk şiirleri, yazıları yazmas

İnziva Sancıları

                Filmler hayata ışık tutarken ben kareler içinde kanıyorum. Kayboldum… Paslı düzeninde çürük tatlarla anıyorum, şimdi seni. Hislerimin iniş çıkışlarıyla yorgun düşüyor zihnim. Biliyorsun değil mi, alelade bir günde yok yere “gidiyorum,” diyeceğimi? Tüm hayretlerine rağmen, yılmayıp, yanılmadığın arayışındaki kararlılığınla mantıklı bir açıklama düşüp o an’a…                 Pembe alıyorum hayatıma. Pek işim olmaz bilirsin, mutlu kalabalıklarda. İşte böyle normal davranıyorum gitmeden, senin hatırına.                 Sahi, sen gitmeyi de becerememiştin değil mi? Hollywood klasiklerinden bir veda çakıyordun, sen de çocuktun. Görüyorum, sıklıkla teslim oluşunu, açık etmekten kaçtığın satırlarında. Sitem etmiyorum… Ben sadece bilemedim, suskunun kâr etmediği bir dünyada, var olmayı kavramaya çalışıyorum.                 Kaç kere söyleyeceğim daha, çek o ellerini üzerimden!                 Kanmak isteğimden böylesine derin, sen varsay ki dağınıklığımdan sar

Rüya ve İnziva

 Artık ikinci bir hayatım daha var. Rüyalarda yaşıyorum!  Çoğunlukla kabus görüyorum. Gerçek hayat gibi. Korkularım bir bir çıkıyor karşıma. Geçen gün uyandım kan ter içinde. Çok üzüldüğüm zaman acı içerisinde uyandığım oluyor. Uykumdan uyandıran rüyaların sayısı da az değil. Ama bu kez yazımı gördüm rüyamda. Bir şeye yazı not almışım sonra uzun zaman sonra bulmuşum onu. Az yazdığımdan olsa gerek. Şiire tutkunluğum biraz daha arttı. İmgelerin ardına gizlenmek, gizlenmek ve biraz daha gizlenmek. Şimdi keyif aldığım bir durum bu.  Sonra rüya içinde kötü bir rüya görüyorum ve bu kötü rüyalardan keyif alıyorum. Öyle işte. :)  Okula gidip geliyorum. Şimdilik sınav yok beynim rahat. İstanbul'dan bağlama ile beraber döndüm ama çalmayı öğrenebilecek miyim bilemiyorum artık. Umudum epey söndü, boşboğaz insanların varlığından mütevellit!  Sonra sosyalleşmeye başladım ki ben. Arkadaşlardan birine gittik geçen gün. Mantı açtık. Ben de sigara böreği sarıp götürmüştüm evden. Güzel e

Komşuculuk

 Beni uyutmayan bir yazı krizinden daha merhaba.  Annem bildim bileli çalıştığı için öyle ev gezmesiydi bilmem ne günüydü ben pek bilmem. İşte pazar günleri herkesler evde diyerekten kuran okutan olursa annem giderdi, ben de peşinden. Pilav üstü tavuk yanına ayran bir de tadımlık ikram edilen tatlı. Baklava olurdu bu tatlı genelde. Üstüne de okunmuş su, tuz ve şeker. Hopp arındık günahlardan. Çiğ pirinç taneleri yemiştim bir keresinde, annem okunmuş yutuver dediydi. Şifa oldu mu olmadı mı bilemiyorum(?)  Haklarını yemeyeyim yengelerim misafirleri geldiğinde çağırırlardı bana. Öyle bir görünürdüm gelenlere sonra bir başka odada otururdum. Bir de lezzetli yemekler yaparlar ki. Al kendin dedikleri an tatları biterdi benim için. Hayatta almazdım kendim. -Almadın mı? -Tokum. -Ne yedin? -Yedim işte.  Neyse. Yıllar sonra birey ilan edilip ev oturmasına davet etti komşumuz Şenay teyze beni. Tamamen bilinç dışı olarak eşofman giymedim. Ki evde bakımsız olmakta üstüme yok

Bilanço

 Parfüm yasaklanmalı!  Malum büt dönemi. Oturup inekliyorum. Hiç uyumuyorum desem yalan sayılmaz. Dün hiç uyumadım misal. Sonuç muhasebeden yine kalacağım. Ölsün yılan gözlü suratsız herif. Muhasebe yeterince zor bir ders zaten anlayamadığım o soruları neden karman çorman edip sorması. Ne oluyor biz yapamayınca anlamadım gitti. Kendini tatmin yönü mü bu yani.  İnat ettim ya bitti mesele benim için geçeceğim. Hakikatli sistemli bir çalışma. Ömrümde çalışmadım böyle. Al yemin. Finalden farklı soracağım diye ne bu zorlama? Okuyamasın o kağıtları. Gözleri yansın. Anlatamıyor işte. Dersine gitmiyorum çünkü vakit kaybı. Defterdeki notlar karma karışık. Çözdüm hepsini ama ah bir de sorsaydın.  Böyle kızgınım işte. Sınava giderkene yanıma bir kız oturdu. Bütün parfümü üstüne boca etmiş. Binişinden belliydi böyle olacağı. Yüzünde porselen midir nedir o makyajdan. Yüzün dudakların bir garip şekli. Şantiyeye bir karış ince topukla geliyor. Sanırsın altın bilmem ne ödülüne gidiyor. Çamur ba

Yorgunluk Üzerine

 Artık rutinleşen boşluklarım beni hayli yoruyor. Keşke kendimi 22 yaşında hissedebilsem. Ya da her 22 yaşındaki birey böyle mi hissetmeli/ hissediyor, doğrusu bu mu bilemiyorum. Bildiğimi sandığım şey yalnızlıktan öte bir yabancılaşma hissettiğim.  Bir hastalık hali içerisinde olduğumu söyleyebilmek için doktor onayına ihtiyaç var mı ki? Bir süre önce kelimeler beynimde şekil alabilmek için yarışırlardı. Yoğunluktan yazamadığım yazılarım, konunun başka düşünsel yönlere kayması vs. hoş şeylerdi. Şimdi... An evvel ne düşündüğünü aramak. Ararken ne aradığını aramak. Yorgunluk yorgunluk yorgunluk. Göz önündeki yaşamlara yorgunluk. Çözümler yorgunluk. Sonuçlar salt yorgunluk. Üzüntüler yorgun Sevinçler buruk yorgun Karamsarlığım yorgun.

Hamide Siyaset Konuşuyor

 Kendime siyaset yasağı koydum yakın zaman evvel. Kalıplara dert anlatmak boşa kürek.. işte. Yazılan şiirlere tahammül etmeyi öğrenmeli ya da hiç okumamalıyım diyorum. Okumaktan geçemiyorum maalesef. Yazanıyla empati kurmaya ne dersin Hamide diye diye bir yerde patlıyorum işte.  Ben diyorum ki devlet denen mekanizmayı sevemedim bir türlü. Adam diyor Türküz devletimizi Allah bilmem nelerden korusun. Hangi dünyada yaşıyor kendi bakış açımda anlam veremesem de sakin olmalı bir daha da böyle yorumlar yapmamalıyım. Ve yine verilen cevaba şükrettiğim birisi. Bir başkasına yapsaydım bu yorumu Allahhh bir esinlenme milli duygularını durduramayıp kadın bir taşlama yazardı bana en imgelisinden hakaretlerle. Sen vatan hainisin de derdi. Vatan denen ne olduğunu bile bilemeğimiz şeyin insanlığın önüne geçmesine gözün kapalı teslimiyetin.  Neyse girmeyeceğim çok fazla.  Babam yasakladı benden evvel bana siyaseti. Ne yapayım güzelim Çamlıca'ma cami yapacaklarmış. Hem de tam tepesin tepesin

Al'ış Veriş

 Yediğim her parça lüks gelmeye başladı. Boş olan şeyler için çaba sarf edip en azından yok değil diye teselli bulmak. İşte tüm yaptıklarım bundan ibaret. Ve benden milyon tane var.  Bir radyo programı takip ediyordum sınavlardan evvel. Bir kaç üniversite öğrencisi internet üzerinden yayın yapıyorlardı. Konu nereden geldi nasıl geldi hatırlayamıyorum ama kadınların aynada durup poposuna bakma durumunu bir türlü anlayamadığını söyledi çocuklardan biri. Valla ben de anlamıyorum diye katılmamam hiçten değil.  Lisedeyken arkadaşlarım dakika başı gider eteğini düzeltir saatlerce o aynanın karşısında yorulmazlardı. Önden, yandan, arkadan yamuk mu yok işte nasıl duruyor... Ne sıkılırdım ben. Sürekli aynı uzvunun güzelliğini tasdik ettirmek nasıl bir haleti ruhiyedir acaba? Hiç bakmadan döndüğüm çok olurdu. Bunu o zamanlar hatta bu güne kadar hiç dile getirmemişim şimdi fark ediyorum. Çok saçma. Giyersin bir bakarsın gözüne takılan bir şey yoksa iyi olmuştur tamamdır. Ne bekliyorlar bir e

Canım Ölsün!

Bitmeyecek bu okul! Biraz benim aptallığım biraz sistemin abukluğu biraz koşullar biraz biraz biraz. Günlerce okulu bırakıyorum nidalarıyla derslere sınavlara sürüklüyorum kendimi. İsteksizliğimi kusuyorum soyutlanma adıyla. Sabır ki bekliyorum 3 yıldır asla denmeyecek bir kelime için. Bırak. Çıkmıyor o lanet olasıca kelime işte dudaklardan. Yetmiyor işte kendime sevimli gösterme çabalarım, yetmiyor. Elim yetmiyor, ayağım yetmiyor. Gücüm yetmiyor artık. Bu şehir içi çamur dolu bir çukur ve ben içinde debeleniyorum. İsyanım faydasız. Kabullenişim faydasız. Faydasız diyorum anlıyor musun beni? Nereye gidiyorum ben. Renkler nasıl bir şey?