Komşuculuk



 Beni uyutmayan bir yazı krizinden daha merhaba.

 Annem bildim bileli çalıştığı için öyle ev gezmesiydi bilmem ne günüydü ben pek bilmem. İşte pazar günleri herkesler evde diyerekten kuran okutan olursa annem giderdi, ben de peşinden. Pilav üstü tavuk yanına ayran bir de tadımlık ikram edilen tatlı. Baklava olurdu bu tatlı genelde. Üstüne de okunmuş su, tuz ve şeker. Hopp arındık günahlardan. Çiğ pirinç taneleri yemiştim bir keresinde, annem okunmuş yutuver dediydi. Şifa oldu mu olmadı mı bilemiyorum(?)

 Haklarını yemeyeyim yengelerim misafirleri geldiğinde çağırırlardı bana. Öyle bir görünürdüm gelenlere sonra bir başka odada otururdum. Bir de lezzetli yemekler yaparlar ki. Al kendin dedikleri an tatları biterdi benim için. Hayatta almazdım kendim.
-Almadın mı?
-Tokum.
-Ne yedin?
-Yedim işte.

 Neyse. Yıllar sonra birey ilan edilip ev oturmasına davet etti komşumuz Şenay teyze beni. Tamamen bilinç dışı olarak eşofman giymedim. Ki evde bakımsız olmakta üstüme yoktur zaten normal halim bile özensizdir. Kot, üstüme uzun kollu bir şey, onun da üstüne annemin hırkasını giydim. Sadece iki beden büyük. J Üşüyorum ne var yani.

 Uzandım bekliyorum haber gelsin çıkacağım yukarı. Arkadaşım mesaj atmış “hazırsan gel” diye. Kalktığım gibi çıktım ben de. Adım başı karşılaştığım arkadaşımla öpüştük, ablasıyla sonra da annesiyle. Bu fasıl sonradan gelen komşularla da oldu. Ne oluyor, burası neresi derken kendimi komşuculuk oyununun içinde hissettim. Şimdi tadını çıkarmalıydım ama o soru nasıl geldi tokat gibi.
X:Dersler nasıl?
İç ses: Uzatmaz umarım.
Ben: Aynı işte.
X: Takıntın var mı?
İç ses: Al işte.
Ben: Var.
X:Kaç tane?
İç sesim: Sana ne acaba he sana ne? Elinin körü tane!
Ben: Sayısallar zorluyor beni.

 Buna da şükür. Ağır aksak ilerletiyorum işi.
Şenay teyze tavukgöğsünü nasıl yaptın diye cevabını bildiğim bir soruyu soruyorum. Maksat ortama ayak uydurmak. O da açıklıyor bir güzel. Hamarat kadın vesselam.

 Beklediğim soru gecikmeden geliyor güzel lezzetlerin arasında buluyor beni. İçlerinden biri Annen nasıl? Deyiverdi. Al şimdi yalan söylesem beceremicem. Kötü desem uzun hikâye. “Aynı o da.” Tatmin olmadı besbelli. “Midesi nasıl?” “Midesi iyi değil. Buradaki birçok şeyi yiyemiyor ama kendine hazırlıyor artık alıştı. Haşlama türü yiyor daha çok” dedim ve dedikodu malzemesini aldı kadın gerisini duyar mı hiç. Kereviz haşlıyor daha sağlıklı besleniyor aslında diye ekleyecektim. Onun bir muhabbetini döndürdükten sonra “neden midesi böyle” diye bana yöneldi. Eyvaahhh! Tehlike çanları çalıyor. Dedikodunun hasının ana malzemesini vereceğim şimdi. Dünden hazır o da. “Stres”

Burdan sonrasını pek dinlemedim ben ne yalan diyim. Annemi bana anlatacak. Plak gibi başa sarıyor bu muhabbet artık. Hep çalıştı kadın bir de ev borcuna girdi. Tamam, bitti çok uzağa gidip uzatmanın gereği yok. Ne üstüne vazife! Ah asi duruşlu Hamide nerdesin diye çok aradım ama onu çoktan kapıda bırakmıştım girerken. Ufak bir başımı kaldırmadı değilim anlayan bir Şenay teyze oldu beni L

 Bu kadar vukuat yeter şimdi dinlenme vakti.

Binanın müteahhide verilmesinden girdiler ölüm konusundan devam ettiler. “Bu yıl ne çok ölen var” dedi Melek teyze. “Yaprak dökümü gibi” diye de ekledi. Bu muhabbet çok uzasaydı orada ağlayacaktım. Öyle ne ölümü ya. Kaldıramam ki ağır geliyor bana adı. Hemen de geçti gitti konu. Sonra öyle tuhaf işte.

 Ben kendimi “terbiyesiz” sanırdım. Şimdi bir düşünüyorum ev hanımlarının muhabbetlerini bu kadar ifşa etmeli miyim diye. Şu kadarını söyleyeyim terbiyeliymişim. J

 Yok biri evde kalmış, yok kızın biri kötü kocaya düşmüş. Bana ne ya. Biraz sıkıldım açıkçası fakat garip bir şekilde keyif de aldım. Ama günün kârı yemeklerdi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Hay Aksi" Eseri Üzerine

Mesai Arası 3

Pamuk Şekeri